DAHA İYİ PROGRAMLAMA

İyi bir program yazmanın yolu, iyi bir tasarım yapmaktan geçer. Gerçekten özellikle amatör programcılar tasarım konusunu hep ihmal edip, doğrudan programı yazma aşamasına geçerler. Halbuki ne kadar basit olursa olsun, programımızı yazmaya başlamadan önce onu kağıt üzerinde tasarlayıp, şekillendirmeliyiz. Önce programımızı hangi amaçla yazdığımızı belirlemeliyiz. Adımızı duyurmak için bir shareware mi yazıyoruz, yoksa biraz para kazanmak için mi programı yazıyoruz? Yani yazdığımız programdan ne bekliyoruz? Programımızın ne iş yapacağını, kullanıcıya ne gibi avantajlar sağlayacağını neler isteyip, neler vereceğini tasarım aşamasında ayrıntılıca belirlemeliyiz. Tasarımın bir alt aşaması ise görsel ekran tasarımlarıdır. Programın öncelikle kullanışlı bir ekran tasarımı olmalı, sonrada göze hoş görünmelidir. Kullanılan renkler birbiriyle uyumlu, gözleri yormayan, okunaklığı bozmayan renkler olmalıdır. Eğer görsel tasarım önemli olmasaydı, Windows 95 diye bir işletim sistemi kullanıyor olmazdık. Sonuçta tasarım bittiğinde kağıt üzerinde ve zihnimizde programın çalışan hali belirmelidir. Şimdi program tasarlamanın temellerini madde madde belirlemeye çalışalım.

1 . Programımızın amacının belirlenmesi: Yani "bu program ne iş yapacak" sorusunun cevaplanması. Bir stok kontrol programı mı, telefon rehberi mi yoksa bir kelime işlemci mi programlayacağız?

2 . Yapılacak işin ayrıntılarının belirlenmesi: Bir telefon rehberi uygulaması düşünelim. Bu uygulamanın ayrıntıları nelerdir? Kişilerin adları, soyadları, iş ve ev telefonları kaydedilir. Bu kayıtlı kişiler kullanıcı tarafından aranabilmeli, silinebilmeli ve tüm kayıtlı kişiler bir seferde listelenebilmelidir.

3 . Programın kağıt üzerinde şekillenmesi: Kağıdı ekran gibi düşünüp kabaca programımızın görsel halini çizmeliyiz. Menüler, alt menüler ve geçiş yapılan çeşitli ekran görüntüleri ayrı ayrı çizilmelidir.

Programı yazmaya geçmeden önce belirlememiz gereken bir nokta daha vardır. Kullanacağımız programlama dilinin ve dolayısıyla ortamın seçimi. DOS ortamı artık nadiren kullanılıyor. Şimdi rağbet 32 bit Windows 95-NT uygulamalarında. Tabii yazdığınız programın amacı ortamı belirlemenizde oldukça önemlidir. Stok kontrol ya da kasa takibi gibi uygulamalarda DOS ortamı da oldukça kullanışlıdır. Kısacası bu seçim daha çok size kalmış bir şeydir. Fakat dikkat etmeniz gereken iki nokta var. Kullanacağınız programlama dilini yeteri kadar bilmek ve bu dilin yapacağınız programa uygun olması. Visual Basic ile Word 6 gibi bir program yazmak imkansız olmasa bile, hatalı bir seçim olur. Profesyonel uygulamalar için en uygun dillerden biri kuşkusuz C++'dır. Delphi, Visual Basic, Visual C++ gibi kullanıcıya büyük kolaylıklar sağlayan görsel dillerde günümüzde oldukça popülerdir.

Programlama dilinin seçiminden sonra, programı yazma aşamasına geçilebilir. Programı yazarken kendinizin belirlediği değişken isimleri, alt program isimleri gibi kısımları adlandırırken mümkün olduğunca kısa ama açıklayıcı isimler seçmeniz yararınızadır. Ayrıca mümkün olduğunca temiz ve düzenli bir yazım kullanmak gerekir. Programımızın karışık yerlerine kısa açıklamalar koymalıyız. Fakat her olur olmaz yere açıklama koyarak programımızı şişirmemeliyiz. Programı bizden başka programcılarda rahatlıkla okuyup, anlayabilmeli. Aşırı dallanma yaptırmaktan yani programımızın akışını bir yerden başka bir yere aşırı atlatmaktan kaçınmalıyız. Örneğin biri sayaç, biri toplam değeri, biri de kullanıcının yaşını tutan üç değişkenimiz olsun. Amatör programcıların çoğu bu değişkenleri sırasıyla S,Y,T adlarını verecektir ve yine çoğu yanına açıklama yazmayacaktır. Halbuki bu değişkenlere SAY, TOPLAM, YAS gibi açıklayıcı ve uzun olmayan adlar verirsek, bu değişkenleri nerede görürsek görelim işlevlerini anlayabiliriz. Bir alt programa da ALPER gibi bir ad verdiğimizi düşünelim. Bir süre sonra "ya bu ALPER ne işe yarıyordu?" diye kendi kendimize sormamız kaçınılmaz olacaktır. Öte yandan bu alt programa HATA_MESAJI gibi bir isim verirsek, bir yıl sonra bile alt programın işlevini anlayabiliriz. Düzenli bir program yazımı izlersek özellikle uzun programlarda ve hata düzeltmede çok faydasını görürüz. Programı yazarken de sık sık çalıştırıp kontrol etmemiz minimum hata düzeyini yakalamamıza yardımcı olacaktır.

Programın yazımı bitince çok önemli son bir nokta daha kalır. Bu nokta test aşamasıdır. Nedense hep ihmal edilir ya da fazla önemsenmez. Halbuki oldukça önemlidir. Windows 95 on dakikada bir çökmüyorsa, bunu yapılan uzun testlere borçluyuz. Test aşamasında programımız her açıdan gözden geçirilmeli, sağa yazılması gereken bir yazının sola yazılması gibi basit hatalar bile önemsenmelidir. Programımız ilk önce programı yazan kişi tarafından, sonra da programın yazımı aşamasında görev almamış kişiler tarafından test edilmelidir. Hatta programı bir süre sürekli denemek faydalı bir yöntemdir. Test sırasında eğer programa yeni özellikler eklemek isterseniz, ilk önce bu yeni özelliği eklemenin değip deymeyeceğini düşünmelisiniz. Çünkü uzun testlerden sonra eklenen yeni özellikler programı tekrar test etmenizi gerektirir. Ciddi hatası olan programı kimse almak istemez. Test aşaması sona erince, eğer programımız büyük bir uygulamaysa yani en azından Windows 95'in Paint programı kadarsa ücretsiz BETA sürümü çıkarılmalıdır. Böylece bir çok kullanıcı tarafından test edilen program minimum hataya sahip olur. Fakat unutmayınız ki böceksiz (bug'suz) program yoktur.

Alper Coşkun

Geri Dön