DURUMCULUĞUN GERÇEKLEŞİMİ VE BASTIRILMASI

Bob Black
1994

“Zamanımızda, her ifadeye tarih atılması gerektiğini düşünüyorum”
Alexander Trocchi(01)

"Kendinizi belki de yargıçları olarak gördüğünüz Durumcular bir gün sizi yargılayacaklar. Köşe başında sizi bekliyor olacağız." Durumcu Enternasyonal adına konuşan Maurice Wyckaert, 1961’de Londra Çağdaş Sanatlar Enstitüsü'nde [Institute for Contemporary Arts, ICA] yaptığı yüksek perdeden nutkunu böyle bitiriyordu. Şaşkın bir dinleyici (yoksa ortalığı kızıştırmak için orada bulunan bir yem miydi?) sadece "Durumculuk"un ne olduğunu sormuştu. Guy Debord yerinden doğrularak Fransızca "Buraya *ikindirik sorulara cevap vermeye gelmedik" dedi ve ardından Durumcular toplantıyı terk ettiler.

Birkaç yıl önce yayımlanan bir tanıtım broşüründe ICA olayı, "toplantı başkanının duvar gibi sağır olduğu, baş konuşmacının İngilizce bilmediği ve katılımcıların toplantının varlığını inkâr ettikleri bir konferans" olarak hatırlıyor. (Aslında onlar yalnızca toplantının bir başlığı olduğunu inkâr ediyorlardı, çünkü Durumcular, "Durumculuk" sözcüğünü Durumcu karşıtları tarafından icat edilmiş saçma sapan bir sözcük olarak tanımlıyorlardı.) Görebileceğimiz gibi ICA intikamını almıştı.

Paris merkezli bir oluşum olan Durumcu Enternasyonal (DE) (1957-1972), avangart geleneğini daha yüksek bir anlayış ve uzlaşmazlık düzleminde yeniden yaratan bir enternasyonaldi. Bugün ultra-sol siyasetiyle tanınan DE, iki küçük örgütü birleştiren sanatçılar tarafından kurulmuştu: (Film yapımcısı Guy Debord ile kolaj sanatçısı olan eşi Michele Bernstein'ın başrolde oynadığı) Harfçi Enternasyonal(02) ve (Asger Jorn ve Giuseppe Pinot-Gallizio gibi ressamların dahil olduğu) Enternasyonal Hayalci Bauhaus Hareketi (EHBH). İşlevselcilik [fonksiyonelcilik] karşıtı amentüsü biçim eğlenceden sonra gelir olarak tanımlanabilecek EHBH, feshedilmiş COBRA(03) grubundan sanatçıları yeniden toparlamıştı. Onlardan birisi, ressam ve şehircilik uzmanı olan Constant çok geçmeden bütüncül şehircilik [unitary urbanism] kavramını; "davranışlardaki denemelerle devingen bir ilişki içinde olan bütünleşik [integral] bir toplumsal ortamın kurulması amacıyla sanatların ve tekniklerin bir arada kullanılması teorisi"ni de beraberinde DE'ye getirecekti.

Kamuya gözüken yüzü daima yekpare olsa da DE birçok hizipleşme yaşamış, üyesi olan toplam 70 kişiden 45'ini çeşitli zamanlarda "ihraç" etmiştir. Kabaca Harfçi Enternasyonal/EHBH – COBRA bölünmesine denk düşen temel karşıtlık, estetler [aesthete, güzele ve güzelliğe (estetiğe) önem verenler -çev.] ile siyasal teorisyenler arasındaydı. İlk grup, Jorn, Constant ve Alman Spur grubu(04) gibi Cermen kökenlilerden oluşuyordu genellikle (Pinot-Gallizio bunun önde gelen bir istisnasıydı). İkinci grup ise aslen Latin kökenlilerden oluşuyor, liderliğini Guy Debord yapıyordu(05).

Bütüncül şehircilik programına sadık olan estetler, demokratikleşmiş bir sanat; yüksek kültürle popüler kültürün yeniden birleşip evrenselleşmesi; şehri tatmin edici bir ambiyanslar bütününe dönüştürecek estetik [güzelduyusal] bir patlama çağrısı yaptılar. Dolayısıyla, şehir planlaması ve mimarisi ile ilgilendiler –gerçi her iki alanda da hiçbir şey başaramamış gibi gözükürler. Politicolar [siyasiler], DE içerisinde sivrilen ve sanatçı olmayan ilk kişi olan Raoul Vaneigem'in formülasyonuyla "sanatın gerçekleşimini ve bastırılmasını", günlük yaşamda bir devrimi talep ettiler.

Ayrıcalıklı yaratıcılığın uzmanlaşmış bir bölümü ve tüketime yönelik metaların üretimi anlamında sanatı her iki taraf da reddediyordu. Her Durumcu aynı zamanda bir kapitalizm karşıtı idi. Ancak, estetler sanatı hayatın her yönüne aşılamayı amaç edinirken, politicolar ise toplumsal ilişkileri yalnızca kapsamlı, niteliksel olarak daha üstün toplumsal koşullandırmayla canlandırmakla yetinmeyip, aynı zamanda da bu ilişkileri doğrudan dönüştürmeyi amaçlıyorlardı. Cezayirli bir Durumcu ve DE'nin en ulaşılabilir polemikçisi olan Mustapha Khayati'nin ifade ettiği üzere: "Sanatın –durumcu anlamda şiirin– gerçekleşimi, bir kimsenin kendi kendini bir ‘çalışma'da değil, aksine dönemde gerçekleştirmesidir." Sanatın ardından yaşama sanatı gelir.

Amacımız *ikindirik bir soru sormak veya buna benzer bir şey yapmak değil, ancak aradaki fark nedir? Eğilimlerin ikisi de Constant'ın "farklı bir yaşam için başka bir şehir" dediği şeyi hiç inşa etmediler. Yapmış olsalardı, mevcut koşullar ve fırsatlar peşin hükümlerden daha değerli olurdu. Rakip yönelimlerin farklılaşan uygulamaları beraberinde getirmesi, devrim öncesi burada-şimdiyle ilgiliydi.

DE'nin 1961'de İsveç'te yapılan Beşinci Kongre'sinde eğilimler açıkça karşı karşıya geldiler. Politicolar son zamanlarda kendilerini devrimci işçi hareketi tarihine kaptırmışlar ve Socialisme ou Barbarie(06) dergisinin konsey komünizmini benimsemişlerdi. Estetler, 1960'ların başlarındaki elverişli hareketsizlik ortamında, başarı şansına şüpheyle baktıkları proleter başkaldırının yeniden canlanmasına o kadar da karşı değillerdi. Ancak, bunun yerine şimdilik güçlerini kendilerini zaten hissedilir kıldıkları yere, yani sanat dünyasına konuşlandırmayı öneriyorlardı. Politicolar, estetlerin (örneğin, Spur'daki Almanların), Japonya'daki Zengakuren(07) öğrenci gösterilerinden Kongo'daki Katanga ayaklanmasına(08) kadar sayısız olay bir kenara bırakılsa bile, kendi arka bahçelerindeki inkâr işaretlerini dikkate almadıklarını söyleyerek buna sert bir yanıt verdiler. Onlar, iyimser (ve hatalı) biçimde, bütün bunların gizil bir devrimci içeriğe sahip olduğunu farz ediyorlardı. Politicolar estetleri "kültür pezevenkleri" diye suçladılar. Estetler ise politicolara "teoriniz gerisin geriye yüzünüzde patlayacak" dediler. Belki de her iki taraf da haklıydı.

1962'de, Almanlar ve "Nashciler" (Jorgen Nash ve İskandinavyalılar) ihraç edildiler; Jorn zaten istifa etmişti. Durumcular, son dönemlerinde sürdürecekleri siyasi tutumu benimsediler. Debord, DE dağılana kadar başka film çekmedi. Durumcu sanat –kolajlar, karikatürler ve değiştirilmiş özgün yapıtlar– tamamen propaganda hâline geldi. Bernstein, 1965'te Danimarka'daki Durumcu merkez bürosunun ateşe verilmesi sırasında maalesef tahrip olacak bir dizi kolaj üretti –"Paris Komünü Zaferi" ve "Budapeşte İşçi Konseyleri Zaferi" bunlar arasındaydı. Teutonlar kendi İkinci Durumcu Enternasyonallerini kurdular, Amsterdam'da Situationist Times'ı(09) çıkardılar ve İskandinav kültürü üzerinde kalıcı bir etki bıraktılar.

Her ne kadar Durumcular çabalarının "yirminci yüzyıldan kurtulmaya yönelik şimdiye kadarki en iyi çaba olduğu"yla böbürlenseler de, duvarın üstünden asla atlayamadılar. Çok sayıdaki eski düşmanlarından biri olan Londra ICA'sı, onları birkaç yıl önce firar ettikleri dünyadaki hücrelerine geri soktu. Sanatları, itibarlı üç avant havalı mekân arasında turlayıp durdu. 1989-1990'da, Guy Debord'un artık gösterilmesine izin vermediği filmiyle adlandırılan "Zamanın Oldukça Kısa Bir Anı Boyunca Birkaç İnsanın Göçüp Gitmesi", Paris'teki Musee National d'Art Moderne'den (Centre Georges Pompidou) Londra ICA'sına ve oradan da benim izleme şansı bulacağım Boston ICA'sına gitti. Katalogda ihtiyatla ifade edildiği üzere sergi "eşsiz bir müzecilik meydan okuması" getiriyordu –düşürülen bir UFO'nun pilotundan geriye kalanların, morg için ölümle ilgili eşsiz bir meydan okuma olmasına oldukça benzer bir şekilde(10).

Raoul Vaneigem'in hararetle söylediği üzere DE, "dünyanın sonunun gösterisi için değil, aksine gösteri dünyasının sonu için çalışıyordu." Kendilerini (bu dünyada yaşayan ama bu dünyalı olmayan) devrimciler olarak değerlendiren Durumcular, devrimle olan etkileşimlerinin koşullarını mecburen tanımlamak zorundaydılar. Mevcut düzenden kopartılmış olmak, onu değiştirmeyi değil yorumlamayı seçmek demekti. Ancak, ona katılmak, onu sürekli kılmak demekti. Durumcular, sistem tarafından ele geçirilmeden sistemden almanın (bir şey alınacak başka bir şey var mıydı?) yolunu bulmak zorundaydılar. Bu olasılıkları kutbiyetler [polarity] olarak nitelendiriyorlardı: Detournement (kabaca: "saptırma") ve recuperation (kabaca: "geri kazanma"). Sistemin imgelerini ona karşı döndürmek, onları detourn etmek, ele geçirip saptırmak demekti. Ancak, buna karşılık –istihbarat teşkilatı argosunda– "döndürül"mekse, sanat olarak, ideoloji olarak, uzmanlaşmanın çok sayıdaki parça parça biçimlerinden veya kısmı karşı çıkışlarından birisi olarak geri kazanılması, sistem tarafından iyileştirilmesi demekti.

Şimdiye kadar hiçbir devrimci, avangart eğilim Durumcular kadar geri kazanma riskinin değerini anlamamıştır. Bu, gösteri kapitalizmi modernleştirdiği için modernleşmiş devrime sahip olma iddialarını doğrular yalnızca. Ancak, onlar tedaviden ziyade teşhiste iyiydiler ve gösteri toplumu bir tedavi-et-veya-tedavi-edil dünyasıdır.

İhtiyati tedbirlerinin bazıları önceden tahmin edilebileceği gibi nafileydi. Leninist tarzda parti disiplininin dayatılması (DE'nin 70 üyesinden 49'u er ya da geç "ihraç edildi") fazlasıyla bir geri kazanmaya benziyordu; DE'nin niceliksel veya niteliksel gerileyişini kesinlikle önleyemedi.

Daha önemlisi –ve çok daha özgün olanı, Durumcuların, ürettikleri şeylere arızalara karşı önlem mekanizması dahil etmiş olmalarıydı. Wyckaert'in ve Debord'un "durumculuk" konusunda ICA'da sergiledikleri sözcük-fetişizmi muhtemelen dinleyici kitlesine karşı kurulmuş tuzağın basit bir parçasıydı, ancak durumcu metinler düzenli bir şekilde geri kazanmaya karşı koruyucu muskalar olarak konuşmanın parçalarını tekrar edip durdular –hem naif, hem de ufak kusurlar peşinde koşan bir biçimselcilik [formalizm]. Jorn ile Debord arasındaki –her zamanki gibi her ikisi de muhtemelen sarhoşken gerçekleşen– grafiksel/metinsel işbirliğinin ürünü olan Memoires, bu kitabı herhangi bir kitap gibi görerek raflarda diğerlerinin arasına yerleştirmeye cüret edecek kütüphanecileri veya kitap tutkunlarını kösteklemek için zımpara kâğıdından kapaklarla ciltlenmişti. Akılsızca bir taklitçilikle ICA, gösteriş olsun diye bastırdığı iki pahalı kitaptan birisini, İngiliz Abrasifler ve Kimya Şirketi'nin bağışladığı zımpara kâğıdı kapaklarla ciltlemişti(11). Ancak, Memoires'in içi veya dışında aşındırıcı olan herhangi bir şey varsa, kitabı ve Durumcu yayımcılığın diğer tüm örneklerini gerçekten de camekânlar altında tutan ICA tarafından törpülenip düzleştirilmişti.

Benzer şekilde, Guiseppe Gallizio'nun bir rulodan oluşan ve metreyle satılan "endüstriyel resmi", kitlesel üretimi alaya alıyordu. ICA sergisinin parçası olarak gösterilen bir rulodan geriye kalan parçalar 145 metre uzunluğundadır. Fikir, onu bir makine gibi muazzam miktarlarda üreterek sanatı değersizleştirmekti, ancak piyasanın hinliği 1950'lerde bile galip geldi. Sanatçı övülen duvar kâğıdının fiyatını rastgele bir şekilde yükselttiğinde, talep arttı. Ne de olsa pahalı olan bir şey değerli olmalıydı.

Doğaldır ki Pinot-Gallizio'nun şehirlerin tamamını endüstriyel boyamalarla kaplama tutkusu ortaya bir şey çıkarmadı. Buna en yakın gelen şey, eşyaların yan yana sıralandığı, büyük ve hafifçe aydınlatılmış bir oda olan "Madde Karşıtı Büyük Mağara" çalışmasıydı(12). Boston ICA'nın dermansız bırakan kopyasından hoşlandım, çünkü çalışanlarca gizlice gözetlenmediğim yegâne yer orasıydı. Ayrıca Asger Jorn'un bazı "değiştirmeler"i de sergileniyordu –fantazmagorya [phantasmagoria, projektörle duvara yansıtılan, ani olarak büyüyüp küçülen şekiller -çev.] ile "üzerini boyadığı" ismi duyulmamış sanatçıların kiç resimleri üzerine. ICA'nın arzulayacağı en son şey, bir kimsenin Durumcu fikirleri benimsemesi ve onlar gibi davranmasıydı –örneğin resmin üzerini boyamak.(13)

Durumcuların tedbirlerinin boşuna olması, Sezar'ın düşmanı Suetonius ile ilgili bir hikâyeyi hatırlattı. Suetonius, bağışıklık kazanmak amacıyla ufak ufak artan dozlarda zehir tüketir. Bunu duyan İmparator gülerek şöyle der: "Sezar'ın panzehiri yoktur!"

Sergi ve sergi hakkındaki elkitaplarıyla ilgili daha başka ne söylenebilecek olursa olsun, bunlar 1964'den itibaren saltanat süren siyasi hizipçe dolaşıma sürülen, kendi çıkarına hizmet eden DE yorumunu düzeltir ve DE hakkında İngilizce olarak ortaya çıkan neredeyse her şeyi özetler. Bu yapıtlara ilişkin kızgınlığın bir kısmı, Durumcu yanlısı gibi bile görünmeyen uzmanlar tarafından DE'nin günümüzde tercüme edilme, yorumlanma ve sergilenmesinden kaynaklanan bir yansımalı endişedir(14). İlk ihraç edilenlerden olan DE kurucusu Ralph Rumney, onun "militaristçe tarihe el koyma" şeklinden şikâyet eder, kendi kendini öven bir versiyonunu yazar. ICA'nın temsil ettiği ve desteklediği Durumcu modayı yerli yerine koymak için "Durumculuk"un Britanya ve Amerika'daki tarihine biraz ilgi göstermek gerekir.

DE'nin sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen kurucularından birisi olan Ralph Rumney'in İngiliz olmasına karşın, ana dili İngilizce olanların Parisli kontrol grubuyla kavgaya tutuşması olasılığı oldukça fazlaydı. Rumney çok geçmeden ihraç edildi. İskoçyalı Alexander Trocchi 1964'de istifa etti. Günlük Yaşamın Devrimi adlı kitabına ilişkin "mistik" yorumlarını bizzat Vaneigem'in kendisine açıklama cüretinde bulunan çok sayıda Amerikalıyla ilişkilerin kesilmesi kararını alan Parislilere ne evet ne de hayır demeyen İngiliz Seksiyonu 1967'de toptan ihraç edildi(15). İngilizler, aralarında ileride Sex Pistols'un menajeri olacak Malcolm Maclaren'in bulunduğu King Mob'u kurdular. New York merkezli Amerikalılar ise bir hippi-Durumcu amalgamı [karışımı] olan Motherfuckers'ı oluşturdular.

Sonraları, Amerikalı Jon Horelick ile Hollandalı Tony Verlaan yine New York'da DE'nin Amerika Seksiyonunu kurdular. Amerikalıların 1971'de "bölünmesi" –böylece DE, birisi Doğu Avrupa'da çılgınca bir sığınmacı hayatı yaşayan dört Avrupalı üyeyle kalmıştı– Guy Debord'u DE'yi dağıtmaya ikna etti. O sırada, ancak sınırlı bir etki yapacak (taklitçilerinden hareketle DE'nin küçümser bir şekilde "pro-situs" dediği) birkaç DE metni ve DE etkisinin görüldüğü metinler, Britanya ile Birleşik Devletler'de yayımlandı(16). Bunlar, Yeni Sol'a etki edemeyecek kadar sınırlı ve fazlasıyla geç kalmış çalışmalardı. Yeni Sol özenli ve anti-otoriter bir teoriye ihtiyaç duyuyordu, ancak düşünsel [entelektüel] açıdan gevşek olan anarşizmden (anlaşılabilir bir şekilde) uzak durdu ve yozlaşan Leninist çeşitleriyle Marksizmi fazla ciddiye almadı, radikalleri (bugün hâlâ değeri yeterince kavranmamış) halk desteği kaynaklarından kopardı.

DE çözülüp dağılırken, New York'ta ve San Francisco Bay Bölgesi'nde Negation, Point Black, Contradiction ve Bureau of Public Secrets gibi isimlerle durumcu yanlısı gruplar kuruldu. Ardından, başka yerelliklerde, üstü kapalı bir şekilde ve böyle bir amaçları olmaksızın durumculuğu 1970'lerin yeniden dirilen Amerikan anarşizmine yaklaştıran, pek de durumcu olmayan grupçuklar ortaya çıktı (Upshot, Aurora, Tampa Narcissus). Detroit'de, Fredy Perlman'ın Black & Red projesi Debord'un kitabını ve diğer durumcu metinleri çevirip yayınladı; 1975'ten sonra, seçkin yeraltı dergisi Fifth Estate anarko-durumcu bir tavır benimsedi –yazık ki dergi son dönemde eko-reformist doğaya tapma kültü türü bir şeye dönüştü.

İhraç edilmiş İngiliz Durumcusu Christopher Gray 1974'te DE çeviri antolojisini, 20. Yüzyıl Biterken'i yayınladı; Atlantik'in öte yakasına fazla nüshası geçmedi. Vaneigem'in kitabı 1979'da çevrildi, bunu 1983'te yetkin bir Anglo-Amerikan ortak basımı takip etti. 1981'de, Ken Knabb (Bureau of Public Secrets'in tek üyesi) kendi başına Durumcu Enternasyonal Antolojisi'ni yayımladı; DE dergisi ile diğer metinlerin yaklaşık üçte birine kitapta yer verilmişti. Birkaç ay sonra, rock eleştirmeni Greil Marcus, durumcu yanlısı Tom Ward'dan özel dersler almasının ardından, Village Voice dergisinde yayımlattığı durumculukla ilgili bir makaleyle Amerikan medyasındaki karartmayı sona erdirdi(17). Marcus, 1989'da dikkat çekici bir şekilde Harvard University Press tarafından yayımlanan Ruj İzleri ile çalışmasını tamamladı –durumculuk, punk rock ve benzeri şeyler hakkında eleştirellikten yoksun ve dağınık, ancak bilgilendirici olan bir çalışmaydı bu.

Bu metinler birikimi hakkında söylenebilecek tek şey bunların sadece birer metinden ibaret olduğudur. DE'nin sanatsal kökenleri veya ilk yıllarındaki estetik meşguliyetleri hakkında hiç kimse bir şey bilmiyordu. Debordçuların sanatsal kökenlerini gizlemek için kendince nedenleri vardı (toplumsal teorisyenler olarak ortaya çıkmaları daha iyiydi); durumculuğun 1970'lerin ortalarından itibaren az ancak giderek artan sayıda Britanyalı ve Kuzey Amerikalıyı cezbetmesi, bir siyaset olması yoluyla gerçekleşti. Sanatsal amaçlarını gizli tutmaya tenezzül etmeyen İkinci DE'nin Teutoncuları, Anglofon dünyasında hiç yankı bulmadı –skandalları Debordçularınki ile karşılaştırılabilir ölçüde olsa da. Çok sayıda anarşistle bir araya gelerek Amsterdam'da Provo hareketini (1965-1967) başlatan Constant, Durumcuların karşı kültürün karnında ateşi biraz körüklemesinin mümkün olduğunu kanıtladı. Spur'lu Almanlara pornografi nedeniyle dava açıldı. Onlardan birisi olan Dieter Kunzelmann, Berlin'de Kommune 1'i kurdu –bu, her iki Almanya'nın da hippi kültürüyle tanışmasını sağladı ve 2 Haziran Hareketi'nin teröristlerinden birçoğu için mayalanma yeri oldu. Hollanda'da, Jacqueline de Jong'un DE dergisine göre metinden ziyade grafik yoğunluklu olan Situationist Times dergisi 70'lerin sonları ile 80'lerde yaygınlaşacak fanzin tarzını önceden haber veriyordu.

İngiltere'ye geri dönersek, DE'den ihraç edilenler, sanat öğrencilerini hedefleyen King Mob'u kurdular. Eski tüfeklerden Jaime Reid, Cristopher Gray'in DE antolojisinin desenleri hazırladı, ancak Sex Pistols ile olan ilişkisi nedeniyle punk estetiği üzerinde çok daha fazla etkisi olacaktı. Yalapşap çevirileri ve sığ yorumları nedeniyle Gray fazlaca eleştirilir, ancak antolojisi çok önemli bir açıdan Knabb'ınkinden üstündür; DE dergisinin orijinal bakış-ve-hissini andıracak şekilde yeterince karikatür ve grafik içerir. Knabb, estetik boyutu marjinalleştirme konusunda Debord'u Debodrvari bir şekilde geride bırakmıştı. Çünkü Durumcu ürünler, Debordçu tasfiyelerin ardından bile COBRA ve EHBH'li sanatçıların uyguladıkları bütünlüklü estetik biçimleri yansıtmaktaydı. Çoğu Durumcu ve durumcu yanlısı metnin İngilizce sunumları sanatın gerçekleşimine değil, şiddetli bir şekilde bastırılmasına yönelmiş, eğilimin bütünselliğini [holism] azaltmış ve belki de Durumcu teorinin abartılı yavanlık şöhretine katkıda bulunmuştu.

Reid, bunun üzerinden fazla zaman geçmeden kendi kolaj tarzını –kitle medyası metinleriyle kesilmiş parçaları birleştirme– yine eski tüfek bir King Mobcu olan Malcolm Maclaren'in tasarrufuna bıraktı. Maclaren'in Sex Pistols'daki yönetimi –imalatından bahsetmeye bile gerek yok– şüphe uyandırıcı bir şekilde kinik bir Durumcu toplumsal mühendislik deneyine benzer. Reid, bugün koleksiyoncuların ısrarla aradıkları Sex Pistols'un albüm kapaklarını süsleyen grafiklerin bazılarını daha önce durumcu yanlısı yayınlarda kullanmıştı.

O zamanlar çoğu kimse bilmese de, punk'un kapsamlı olumsuzluğu Durumcu bir prizmadan geçerek kırılıyordu. Bereket versin ki konsey komünizmi gibi programatik hususlar rafa kaldırılmıştı. 1970'lerin sonlarına gelindiğinde, Britanya'daki punk patlamasına bir fanzin patlaması eşlik etti. Bir punk fanzini yayımlamak, oldukça zorlu bir uğraş olan punk müzik icra etmekten çok daha kolay, hatta çok daha katılımcıydı. Son 15 yıl içerisinde ortaya çıkan binlerce fanzinin azımsanamayacak bir kısmı DE yayınlarının karmakarışık uyarlamalarına benzerler ve bunlardan bazıları, Greil Marcus'un sahneye çıkmasından daha önce Durumcu fikirlerle uğraşıyorlardı(18). DE dergisinin bütün sayılarına sayfa sayfa bakmış birisi olarak (Boston ICA onları bir araya getirmişti), en iyi DE kolajlarının, James Koehnline, Ed Lawrance, Jow Schwind, Freddie Baer ve Mykell Zhan gibi marjinal çevre kolajcılarının çalışmalarından bariz şekilde geride kaldığını söyleyebilirim(19). NATO ve Art & Language gibi ne idüğü belirsiz post-modern sanat ürünleri sağda solda sergilenip dururken, neden Kuzey Amerikalı posterlerin, fanzinlerin ve bulvar gazetelerinin kesinlikle hiç birisi, diğer kalıntılarla birlikte camekânların altında kendine bir yer bulamıyordu?

Muhtemelen marjinal malzemelerin (henüz) birer tarihi kalıntı olmaması yüzünden. Bu sanat türü için kopya orijinaldir. Dolayısıyla, küçük sayıdaki baskıları, (kasvetli bilimleri aynen iktisat gibi kıtlığa dayanan) müzeologların hesaplamalarında orijinallerin sonsuz sayıda çoğaltılma potansiyelinden daha az hesaba katılır. Pinot-Gallizio başka bir şeyin peşindeydi, ancak sanatın kitlesel üretimi ve dağıtımı için gereken maddi koşullar henüz oluşmamıştı. Sanatın –işin– yerine geçmesi bir bütüncül şehircilik veya işçi konseyleri meselesinden ziyade tüm ayrımların çözücüsü olan hediyenin genelleştirilmesi meselesiydi. Burada DE'nin pratiği bir kere daha teorisinin önünde gidiyordu. Kuşe kâğıda basılı dergileri pahalı değildi ve Mayıs-Haziran 1968 boyunca Durumcular, (aslında Enternasyonallerin her ikisi de) yüz binlerce poster ve yayını kitlesel olarak ürettiler –proletaryaya ödedikleri don gratuitleri(20).

Durumcular (özellikle de Debordçular) müzmin şekilde isnatçılığa [imputatinonism], yani eleştirel kuram kılığına büründürülmüş hüsnükuruntuya düşkünlük gösterdiler. DE sürekli olarak Watts yağmacılarının, İsveçli ihmalkârların [delinquist], Katangalı ayrılıkçıların, hatta Berkeleyli öğrencilerin eylemlerinde bilinçsiz bir durumculuk keşfedip duruyordu. İşlerin her zaman göründüğü gibi olmadığını bilmek için Durumcu olmanız gerekmez (bunun yardımı dokunsa da). Gösteri yalnızca görünüşte sorunsuzca sakindir. İyimserliğe olduğu gibi seçkinciliğin baştan çıkartıcı cazibesine de karşı direnmek zordur. Diğerlerinin tüm bayağılığını bir kişinin kendi gözde hayallerine katmak küçümseyicidir. Aynen bazı insanların ne yaptıklarını ve bu yaptıklarının durumcu olmadığını muhtemelen biliyor olması gibi, teşekkürler(21). Durumcular kendileri bir gösteri hâline getirdiler ve bu onların mahvoluş sebebi oldu. Sonunda arzularını gerçeklik zannettiler. Psikiyatri uzmanları buna "referans fikirleri" diyorlar.

Ama öte yandan, Art Kleps'in öne sürdüğü üzere referans fikirleri belki de zaten oradaydılar. Debord, DE sonrası yazılarında tarihin, kendisini temize çıkardığıyla övünüyordu(22). Belki de gösteri, dış görünüşün özü, her zaman olduğundan daha fazla aşikâr. (Tokmağın kullanılacağı yerler var.) Yurtdışında, modası geçmiş parçaları ortaya çıkarsa da teoriyi daha ulaşılabilir kılan durumcusal bir şeyler var. Mike Gunderloy ve Fred Woodworth gibi anti-durumcu yayıncılar durumculuğu anlayamamalarından gurur duyduklarında, okurlarının giderek kendilerinin bu gururlu dangalaklardan daha zeki olmaları gerektiği sonucuna varmaları muhtemeldir. Son mini dizilerin, yani Körfez Savaşı'nın afallamış seyircileri açısından gösteri belki de eski anarşist klişelerden daha anlamlı olabilir(23). Ve aydınlatıldığı şeyle aydınlatır.

Şimdiye kadar hiçbir avangart eğilim, tehlikenin tam anlamıyla farkında olarak Durumcular kadar küratörlerin kıskaçlarından uzak durma çabası içinde olmamıştır. Gelecekçi [fütürist], Dadaist, Gerçeküstücü [sürrealist] ve Harfçi [lettrist] atalarının (kendi sözleriyle) mevcut düzen tarafından ve mevcut düzen için geri kazandırıldıklarını, yani kurtarıldıklarını biliyorlardı. Kendisini gösteri, "görünüşlerin organizasyonu" olarak gösteren bir düzen. (Zaten imge olan) sanat, uzmanlıklar [speciality] arasında geri kazanılması en kolay olandı. Tek yapmanız gereken onu göz ardı etmek, bu işe yaramazsa onu satın almaktı.

Durumcular kurtarma ile saptırmayı zıt türler olarak kavramsallaştırdılar, elbette böyleydiler ama bunların ideal türler, deneyimin somut güncelliğinden elde edilen soyutlamalar –(Wittgenstein'ın metaforunda) tırmanılacak, sonra da aşağı fırlatılacak, yorumlamaya yardımcı merdivenler– olduklarını unuttular. Tüm biçimler birbirine karışıyor. Kurtarma ve saptırma, yabanılda asla bulunmayan, orada yalnızca yaklaşılan geometrik noktalar ve çizgiler gibi soyutlamalardır. Ancak, kurtarma ile saptırmanın (noktalarla çizgilerin aksine) bir ikili karşıtlık [dichotomy] değil de bölünmemiş bir şey [continuum] oluşturmaları meseleyi daha da karmaşıklaştırır. Ne Durumcular ne de gösterinin yöneticileri, fikirlerle imgelere yaptıkları manipülasyonlar üzerinde tam kontrole sahiplerdi. Hiç kimse sahip değildir. Saptırma da geri kazandırabilir, geri kazanma da saptırabilir. Dolayısıyla, Durumculuğun şüphe götürmez bir şekilde giderek artan bir hızla gerçekleşen geri kazanılmasının tamamen anti-Durumcu olması gerekmez.

1972'den beridir herhangi bir örgütün himayesinde olmayan Durumculuk, bazıları kuşkulu olan çeşitli kullanımlara açık olmuştur. Punklar, bilinçaltıyla algılanan şeyler [subliminals] için aşırmıştır. Müzeologlar onu iyileştirdiler. Telos'daki Marksist akademisyenler, Frankfurt Okulu felsefesi kadar zararsız oldukları için onu mazur gösterdiler. Tom Ward gibi durumcu yanlısı üçkâğıtçılar, uzmanlıklarını kendi yararlarına kullandılar. DE'nin eski tüfekleri, ama sadece ihraç edilmiş olanları onla ilgili anılarını anlattılar. Anarşistler ya onu kötülediler ya da onunla karışarak melezleştiler. Numaracı tipler, adını duymuş olmalarından ötürü birbirlerini kutladılar. Bir yerlerde işçiler onu benimsemiş olabilirler, ama bu bir spekülasyondan ibaret.

Her şey bitti –ama aynı zamanda her tarafa saçılmış hâlde. Durumculuk öldü(24). Yaşasın durumculuk!


Dipnotlar:
1 Alexander Trocchi, Cain'in Kitabı [Cain's Book] (New York: Grove Press, 1960), 59. Eroin bağımlılığıyla ilgili otobiyografik bir roman olan bu kitap, Beat sempatisiyle diğer Durumcu metinlerden oldukça farklıdır. (Örneğin, Internationale Situationniste No. 1 (1958) "Tanrı fikrinden sızan çürük yumurta kokusu, Amerikan ‘Beat' Kuşağının mistik gerzeklerini sarıp sarmalıyor" diye şikâyet ediyordu). Trocchi, Durumcu Enternasyonal'den 1964'de istifa etmesinin ardından İskoçya edebiyatının yaşlı, saygın isimlerinden biri oldu ve 27 yıl sonra 1984'de bir uyuşturucu bağımlısı olarak öldü.
2 (AB'nin notu) Lettrist International (Harfçi Enternasyonal): Radikal sanatçı ve kuramcıların kurdukları, Paris merkezli kolektif girişim (1952-57). Isidore Isou'nun Harfçi grubundan kopan aşırı sol kanadı temsil eden Guy Debord, Gil J. Wolman, Jean-Louis Brau ve Serge Berna Durumcu Enternasyonali kurdular. "Dérive" (dolanma) ve "détournement" (ele-geçirip-saptırma) gibi iki önemli kuramsal kavramı DE'ye taşıdılar. Dérive, insanları içinde yaşadıkları şehir hayatını keşfetmeye; her gün izledikleri güzergâhların dışına çıkarak, şehrin sokaklarında amaçsızca dolaşmaya çağırıyordu. Bu, insanların şehirlerin ne kadar tatsız yerler olduklarını anlamalarına yol açacaktı, çünkü şehirler insanlar üzerinde yaratacakları duygusal etkiler düşünülmeden tasarlanıyordu. Hatta şehir tasarımları, insanlar üzerinde kurulmak istenen denetimin bire bir bir yansımasıydı. Temel fikir, insanların önyargılar olmaksızın çevrelerini keşfetmelerini (ruhbilimsel coğrafya [psikocoğrafya]), kendi yerlerini ve dolayısıyla varoluşlarını anlamalarını sağlamaktı. Détournement ise burjuva dünyasının (film, karikatür, çizgi roman, reklam gibi) iyi bilinen araçlarını ele geçirip, bunları anlam değişikliğine uğratarak yeni bir bağlamda kullanmayı amaçlıyordu (Wikipedia). HE'nin yayınları olan International Lettriste ve Potlatch'dan yapılmış çeviriler için bakınız: "Lettrisme".
3 (AB'nin notu) COBRA: (Kopenhag'dan) Asger Jorn, (Brüksel'den) Joseph Noiret ile Christian Dotremont, (Amsterdam'dan) Karel Appel, Guillaume Corneille ile Constant Nieuwenhuys'un Kasım 1948'de imzaladıkları "Dava Dinlendi" [Le Cause était entendue] başlıklı bildiriyle Paris'te COBRA'nın kuruluşunu ilân edildi. Fransız Gerçeküstücülerin "Dava Dinleniyor" başlıklı manifestosuna cevap niteliği taşıyan bu manifesto, grubun artık Fransız sanatçılarıyla uzlaşma içinde olmadığını ifade ediyordu. COBRA, COpenhagen, BRussels ve Amsterdam kentlerinin harflerinden meydana gelmiştir; aslında CoBrA diye yazılır ve sembolü kıvrılmış bir yılandır. Grup, 1949'da COBRA dergisinin ilk sayısını yayımlar. Hareket, Ekim 1951'de dağılır. COBRA sanatçıları doğrudan ve kendiliğinden çizimler yapıyorlar; aynen çocuklar gibi, önceden tasarlanmış bir plan olmadan, vurucu olacak biçimde çalışıyorlardı. Sanat akademilerinin kurallarına isyan ederek sınırları olmayan bir sanat biçimini amaçladılar. Her türlü malzemeyle çalıştılar. Asger Jorn, Christian Dotremont ve Constant Nieuwenhuys'un başını çektiği teorik çalışmalarda, sınıf, ırk, zekâ ve eğitim düzeyine bakılmaksızın sanatın herkes tarafından ve herkes için yapılması amaçlanıyordu (Cobra Museum).
4 Gruppe SPUR (SPUR grubu): Alman ressamları Heimrad Prem, Helmut Sturm ve Hans-Peter Zimmer ve heykeltıraş Lothar Fischer tarafından 1957'de kurulan sanat birliği. Grup, Asger Jorn ile tanışmalarının ardından DE'ye katıldı. 1962'de DE'den ihraç edildiler ve 1965'te Wir grubu ile birleşerek Geflecht'i (Şebeke) oluşturdular.
5 Jorn'un küçük kardeşi Jorgen Nash, 1964'de yaşanan önemli hizipleşmeleri ulusal karakterdeki farklılıklara bağlar: "Fransız-Belçikalı durumcular kendilerini Pascal, Descartes, Croce ve Gide ile aynı ilkeler üzerine yerleştirirler. Eylem duygudan önce gelir. Ancak dualarınızı mırıldandıktan sonra kendinizi dindar hissetmeye başlarsınız. ... Fransız yönteminin yanlış olduğunu veya başarılı bir şekilde kullanılamayacağını söylemiyoruz. Tek dediğimiz görüş açılarımızın birbirine uymadığı, ancak bunların birbirlerinin eksiklerini giderebilecekleridir."
"Durumcular kimdir?" Times Literary Supplement, Eylül 1964 (Özel Sayı); Iwona Blazwick (ed.), An Endless Passion ... an Endless Banquet: a Situationist Scrapbook içinde yeniden basıldı (Londra: Institute for Contemporary Arts/Verso, 1989); ICA'nın Durumcularla ve ilişkili sanatla ilgili düzenlediği sergiyle bağlantılı olarak ürettiği gösteriş amaçlı iki kitaptan birisi. Günümüzde Danimarka'nın en ünlü şairi olan Nash, 1986'da İsveç'te Jorn ve (1964'de ihraç edilen bir diğer Durumcu olan) Hardy Strid ile birlikte kurdukları Durumcu Bauhaus'a halen önderlik etmektedir.
6 (AB'nin notu) Socialisme ou Barbarie (Ya Sosyalizm Ya Barbarlık): 1948-1965 arasında faal olan Fransa merkezli liberter sosyalist hareket. Grubun ortaya çıkışı, en önemli kuramcısı Cornelius Castoriadis'in Troçkist IV. Enternasyonal'den kopmasından sonra gerçekleşti. Toplumun baş düşmanının modern kapitalizmi idare eden bürokrasiler olduğunu savunan grubun saflarında aydınların yanı sıra işçiler de yoğun biçimde yer alıyordu. Leninizme karşı eleştirel bir tavır takınan grup, devrimci parti fikrini reddediyor, işçi konseylerine vurgu yapıyordu. 1958'de Claude Lefort ve Henri Simon gruptan ayrılarak Informations et Liaison Ouvrieres'i kurdular. 1960'a gelindiğinde grubun üye sayısı 100'e ulaşmıştı. Aynı dönemde İngiltere'de Solidarity [Dayanışma] kardeş örgütü kuruldu. Castoriadis'in giderek Marksizm'den uzaklaşması gerekçesiyle yaşanan kopmalar hareketin zayıflamasına ve 1965'te dağılmasına yol açtı. Socialisme ou Barbarie grubunun önde gelen bazı üyeleri şunlardı: Daniel Blanchard, Cornelius Castoriadis, Guy Debord, Jacques Gautrat, Gérard Genette, Pierre Guillaume, Alain Guillerm, Jean Laplanche, Claude Lefort, Jean-François Lyotard, Albert Maso, Henri Simon ve Pierre Souyri (Wikipedia İngilizce).
7 (AB'nin notu) Zengakuren (Bütün Japonya Öğrenci Özyönetim Birlikleri Federasyonu): Japonya'da 1948'de kurulan, radikal sol eğilimli öğrenci birliği. Kızılların temizlenmesi karşıtı, genel bir barış antlaşması yapılmasını savunan ve Kore Savaşına karşı çıkan hareketlere aktif biçimde katıldılar. Örgütün başlıca amaçları şöyle tanımlanmıştı: (1) öğrencilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi; (2) akademik özgürlük ve ulusal kültürün korunması; (3) öğrenim kurumlarının demokratikleşmesi; (4) öğretim görevlileri ile idari personelin yaşam koşullarının savunulması; (5) öğrenci hareketinin birleştirilmesi ve genişletilmesi; (6) barış ve demokrasini savunulması; (7) birliğin hedeflerine ulaşılması için gereken her türlü faaliyetin yürütülmesi. 1960'da gözden geçirilmekte olan ABD-Japonya Güvenlik anlaşması ile ilgili çalışmalar sırasında grupta bölünmeler yaşandı. 1968'de doruk noktasına çıkan öğrenci hareketleri sırasında son derece etkili olan bir örgütlenmeydi. Halen beş farklı grup, Zengakuren ismiyle faaliyet göstermektedir (Wikipedia İngilizce & Fransızca).
8 (AB'nin notu) Katanga Ayaklanması: Belçika sömürgesi Kongo'nun bağımsızlığını kazanmasının ardından, zengin kobalt, bakır, kalay, radyum, uranyum ve elmas yataklarına sahip olan, 518.000 km2 büyüklüğündeki Katanga bölgesi 21 Temmuz 1960'da ayrı bir devlet olarak kuruluşunu ilan etti. Kongo'nun başkenti Kinşasa'daki hükümetin bu bağımsızlık ilanını kabul etmemesi çatışmaların başlamasına neden oldu. Katanga'nın bağımsızlık ilanını hiçbir yabancı devlet tanımadı, ancak halen bölgede bulunan Belçika birlikleri askeri taktik ve teçhizat açısından Katanga hükümetini desteklediler. 1960'da, müdahale etmeme politikasını benimseyen 10.000 kişilik bir BM gücünün ülkedeki yabancı kuvvetlerin geri çekilmesini denetlemek üzere bölgeye konuşlanmasına izin verildi. Kongo'nun ilk başkanı olan Lumumba'nın Eylül 1960'da görevden alınıp tutuklanması, ardından ele geçirilip Katanga'ya sürülmesi ve Şubat 1961'de şüpheli bir şekilde (muhtemelen ABD ile Belçika'nın isteği doğrultusunda, o zaman albay olan geleceğin diktatörü Mobutu Sese Seko'nun emriyle) öldürülmesinin ardından çatışmalar şiddetlendi ve hükümet güçleri Katanga'nın kuzeyini işgal ettiler. Sivil savaşı önleme yetkisiyle donatılan 5.000 kişilik BM gücü, Kongo hükümetinin baskılarıyla Eylül 1961'de "savunma amaçlı" olarak Katanga güçlerine karşı saldırıya geçti. Başarısız olan saldırının ardından arabuluculuk görüşmelerini yürütmekle görevlendirilen BM genel sekreteri Dag Hammarskjoeld, bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Ateşkes antlaşması, BM birliklerinin Aralık 1961'de ikinci bir saldırı başlatmasıyla bozuldu, ancak bu saldırı da sonuçsuz kaldı. Ocak 1962'de Katanga hükümeti kendi hava kuvvetlerini oluşturdu. Aralık 1962'de BM birliklerinin başlattığı üçüncü saldırı sonucunda Ocak 1963'de başkent Elisabethville ele geçirildi ve Tshombe teslim oldu. Tshombe ile yapılan görüşmeler sonucunda Katanga yeniden Kongo Cumhuriyeti'ne katıldı. Tshombe, Kongo Cumhuriyeti'nin başbakanı oldu, ancak 1964'de Mobutu'nun askeri darbesiyle görevden alındı. Kongo'nun adını Zaire olarak değiştiren Mobutu, bölgenin adını da Shaba olarak değiştirdi, ancak Ruanda destekli Laurent-Desire Kabila önderliğindeki Tutsi birliklerince 1997'de devrilmesinin ardından eski ad yeniden kullanılmaya başlandı. Angola'ya kaçan Katanga güçleri 1977'de sınırı geçerek yeniden ayaklanma başlattılar, ancak Fransız, Belçikalı ve Faslı askerlerin desteklediği hükümet birliklerine yenildiler. 1978'de yeniden canlanan ayaklanma bu sefer oluşturulan Afrika barış gücü tarafından bastırıldı ve Katangalı savaşçılar yeniden Angola'ya çekildiler. Ayrılıkçı ve özerklik yanlısı hareketler bölgede ağırlığını hâlâ sürdürmektedir.
9 (AB'nin notu) Situationist Times (Durumcu Zamanlar): Mayıs 1962 ile Aralık 1964 arasında toplam 6 sayı yayımlandı. Her sayısı 1.000-2.000 adet basılıyordu.
10 Elisabeth Sussman (ed.), On The Passage of a Few People Through a Rather Brief Moment in Time (Cambridge, Massachusetts & Londra: Institute of Contemporary Art, Boston, Massachusetts adına MIT Press, 1985). Londra'da düzenlenen gösterim, durumcu yanlısı Michel Prigent'in protesto broşürleri dağıtmasına yol açtı, "The Misadventure of the Situationist International in the Temple of Doom". Broşürde, DE'nin akademi tarafından geciken keşfi, "çürümüş düşüncelerin alabora edici dünyasından olan sözde DE uzmanlarının, ... iflas etmekte olan kariyerlerini kurtarmaya yönelik ümitsizce çabaları kendi üstlerine çökecek" diye eleştiriliyordu. Gösterimin Boston durağında da benzer bir imzasız yakınmaya neden oldu, "On the Attempted Gentrification of the Situationist International".
11 Sussman, On The Passage. Tırnak törpüm olmadığı için tırnaklarımı yaparken kapağı faydalı buldum. Bu Durumcuların sanat ile günlük yaşamı yeniden bütünleştirme arzusunun bir örneğidir. (Son dakika notu: Bu metnin daha eski bir baskısını okuyunca, The Rational Feminist'in yayımcısı Molly Gill o kadar rahatsız olmuş ki bana bir tırnak törpüsü göndermiş. Sağol Molly. Sen, şimdiye kadar fanzin çıkarmış en harika büyükannesin.)
12 Bu, sanatçının ilk planladığına göre insanların Mağara içindeki hareketlerine göre seslerin de değiştiği bir çoklu-ortam [multimedia, değişik ses ve görüntü araçlarının kullanıldığı -çev.] projesiydi ve canlı bir modeldi. Uyduruk bir model olan Boston gösteriminde ses yoktu. Pratik kısıtların yanı sıra –Pinot-Gallizio'nun yanı sıra ona ses sistemini sağlayan Durumcular da 30 yıl önce ihraç edilmişlerdi, modelin tartışmaya açık cinsiyetçi nesnelleştirilmesine gösterilen aşırı titizlik de Püriten/PC Boston'u uğraştırmış olmalı. En ağır sözü, gördüğümüz üzere *ikindirik olan özgürlükçü bir eğilim karşısında insanın irkilmesi için bir hiper-feminist olması gerekmez.
DE üyelerinin yalnızca % 10'u kadındı. Bunlardan sadece ikisi önemli roller oynadılar: Michele Bernstein (Debord'un karısı olduğu sürece) ve yayımladığı Situationist Times dergisi ile İkinci Durumcu Enternasyonal'in daha rahat atmosferini yansıtan Jacquiline de Jong. DE'nin kurucu üyesi Ralph Rumney'e göre DE, "uygulamada fazlasıyla anti-feministti. Kadınlar daktilo yazmak, akşam yemeğini pişirmek gibi şeyleri yapıyordu." Bir "psikocoğrafik" raporu zamanında teslim etmediği için ihraç edilen Rumney, Bernstein'ın ürettiği teorinin meyvesini Debord'un nasiplendiğini öne sürer. "The Situationist International and Its Historification" (röportaj), No. 127 (Haziran 1989). (Rumney'in raporu Blazwick, Art Monthly: An Endless Adventure, 44-49'da, neredeyse kimin olduğu fark edilemeyecek bir hâle sokularak yeniden yayımlandı.) Rumney biraz taraflı olabilir: Debord'dan ayrılmasının ardından Bernstein ile evlendi (sonra boşandılar.) Rumney'e göre Bernstein "günümüzde Fransa'nın en önemli edebiyat eleştirmenleri"nden birisidir.
13 (???).
14 İhmal edilmiş bir istisna, siyaset bilimci Bernard B. Brown'un Mayıs 1968 günlerini incelediği Protest in Paris: Anatomy of a Revolt (New York: General Learning Press, 1974) adlı eseridir. Bu dalga, Brown ve diğer tüm akademisyenlerin Fransız politikasına ilişkin ürettikleri çoğulcu mutabakat atmasyonlarının yanlış olduğunu ispat etti. Tanıklığı açıkça öç alma amaçlıdır, ancak DE'nin bu ayaklanma üzerinde önemli bir etkisi olduğu savına dışarıdan destek sağlar.
DE'nin yanlışlarını açığa vurmaya yönelik ilk girişim Stewart Home'un The Assault on Culture: Utopian Currents From Lettrisme to Class War (Londra: Aporia Press/Unpopular Books, 1988) adlı çalışmasıydı. Home gibi düşmanları varken DE'nin dosta ihtiyacı yoktur. TV-eğitimli güncel dikkat gösterme aralığına göre ayarlanmış olan –avangart üzerine atılmış bir tür astar– kitabı kısa ve önemlidir. Kötü niyet, ahlakçılık ve yanlış bilgilerle dolu Home'un bıktırıcı yazısı DE'nin kayıp tarihinin bir kısmını anlatmaz –özellikle de ilk zamanlarını, sanat evresini; ICA ciltleri daha bilgilendirici ve "zamanın kısa anı" hakkında daha az tarafgirdir.
(Kendisini PRAXIS Grubu olarak adlandıran) Home, eğer birileri katılmışsa 1990 ile 1993 arasında sürmüş olan Sanat Grevini teşvik etti. İlk romanının, son teslim tarihinden hemen sonra basılması konusunda oldukça dikkatliydi. Pure Mania (Edinburgh, İskoçya: Polygon, 1989). Sanat Grevine ilişkin yaptığım eleştiri için bakınız "The Refusal of Art", Friendly Fire (Brooklyn, N.Y.: Autonomedia, 1992), 209-214; kendi Sanat Grevi eylemciliğim hakkında bakınız "The Albany Art Strike Action Committee", a.g.e., 215-218.
Home, yine son dakikaya yetiştirmek üzere kişilik açısından Durumcuların en çekicisi olarak gördüğüm Asger Jorn'un daha önce tercüme edilmemiş bir metnini de yayımladı; ancak makale, bu zorlayıcı şekilde yaratıcı olan manik şahsiyetin metafiziksel açıdan karmakarışık bir zihne sahip olduğunu ortaya koyar. "Pataphysics: A Religion in the Making", Smile No. 11 (1989); keza bakınız Asger Jorn, Open Creation and Its Enemies with Originality and Magnitude (on System of Isou), çev. Fabian Tompsett (Londra: Unpopular Books, 1994).
15 Londra: Practical Paradise Publications, 1972; 2. baskı, Londra: Rising Free Collective, 1979; Seattle: Left Bank Books & Londra: Rebel Press, 1983 ("izinli" tercüme).
16 Örn. The Beginning of an Epoch (New York: Create Situations, tarihsiz) (SI No. 12'den); (The Poor and the Super-Poor (New York: Create Situations, tarihsiz) (SI No. 11'den); Guy Debord, Society of Spectacle (Detroit: Black & Red, 1970; gözden geçirilmiş baskı 1977). Britanya'da, Nick Brandt, Larry Law, Michel Prigent ve diğer başkaları bazı metinleri erişilebilir hâle getirdiler.
17 11 Mayıs 1982. Ward Marcus'un DE'yi estetikleştirmesinden hayıflanmıştı, ancak Marcus da bizzat Ward gibi politicolardan (ki o sıralarda Ward çoğunun asla gerçek anlamda kurtulamadığı Marksizme geri dönmüştü) daha fazla tek yanlı değildi. Tom Ward, "Class Struggle Is for Real, Greil" (yayımlanmamış); Bob Black, "Preface to Ourselves", The Right to Be Greedy (Port Townsend, Wash.: Loompanics Unlimited, tarihsiz (1983)) (ilk olarak 1975'de basıldı; "komünist egoizm"in sergilenmesi.) Ward'ın Durumculardan taşıdığı şey onların hatalarıydı: Gerekircilikleri [determinizm], konseycilikleri ve onların hakaretleri. Ward, DE'yi sola tanıtmak amacıyla kaleme aldığı bir makalede, 1970'lerdeki kof bayağılaştırma çabaları ve dostlarının projeleri için Argo-tarzı reklamlar için bahaneler uydurur. "The Situationists Reconsidered", Cultures in Contention, Doug Kahn & Diane Neumaier (ed.) içinde (Seattle: Real Comet Press, 1985) (bakınız bölüm dört). Ward tarafından övülen bir gereç, şiddet yanlısı devletçi kült Processed World idi; bakınız bölüm dört ve Bob Black, The Baby and Bathwater (2. baskı; New York: Feh! Press, 1994).
18 Bugün yalnızca Birleşik Devletler'de en azından 10.000 fanzin yayımlanıyor. Mike Gunderloy & Cari Goldberg Janice, The World of Zines (New York: Penguin Books, 1992), 1. Bu azami tahmin sadece 4 yıl içerisinde asgari tahmin hâline gelmiştir. Mike Gunderloy, How to Publish a Fanzine (Port Townsend, Wash.: Loompanics Unlimited, 1988), 7.
19 Autonomedia Collective, ed., Xerox Pirates: "High" Tech & the New Collage Underground (Brooklyn, NY: Autonomedia, 1994).
20 DE'nin Mayıs Günlerindeki rolüne ilişkin bakınız: "The Beginning of an Era", Knabb antolojisi içinde. Bernard B. Brown, Alfred Willener ve Richard Gombin gibi akademisyenler (ya düşmanlık ya da sempati besleyerek) Durumcu temaların ayaklanmada dikkat çektiğini teyit ederler.
The Assault on Culture: Utopian Currents From Lettrisme to Class War içinde (Londra: Aporia Press & Impossible Books, 1988), Stewart Home şunu iddia eder: "Mayıs olaylarına milyonlarca işçi ve öğrencinin katıldığı dikkate alınırsa, bu kadar ufak bir gruba pek de önem atfedilemez." Bu yargı, genel grevi hızlandıran Nanterre'deki öğrenci gösterilerini kışkırtanların DE'nin öfkeli müttefikleri olduğu gerçeğini göz ardı eder. Belki de Home'ın sayıları eveleyip gevelemesine karşı en iyi yanıt DE'nin kaç tane üyeleri olduğu sorusuna verdiği cevaptır: "Sierra Madre'deki gerilla çekirdeğinden biraz fazla, ancak daha az sayıda silahla. 1864'de Uluslararası İşçi Birliğini Londra'da kuran delegelerden biraz az, ancak daha tutarlı bir programla."
21 "Son tahlilde sol kanat aydınların hatasını tekrarladılar: Kendilerinden başka herkesin bütünüyle mankafa olduğunu düşündüler. Zavallı işçiler neler olup bittiğini bilmiyordu, onlara söyleyecek birisine ihtiyaçları vardı." Christopher Gray, Leaving the 20th Century: The Incomplete Work of the Situationist International (Londra: Free Fall Publications, 1974), 167.
22 Örn, Guy Debord, "The Society of the Spectacle", dördüncü İtalyanca baskıya yazdığı Önsöz, (2. baskı; Londra: BM Chronos, 1983).
23 Bureau of Public Secrets (Ken Knabb), "The War and Spectacle", Loompanics'in Golden Records'u içinde, Michael Hoy (ed.) (Port Townsend, Wash.: Loompanics Unlimited, 1993), 66-68; keza bakınız Ben G. Price, "Between Iraq and a Hard Place: A Preamble to the Brave New World Order", a.g.e., 55-59; Bob Black, "Friendly Fire", Friendly Fire (Brooklyn: Autonomedia, 1992), 275-282.
24 30 Kasım 1994'de 62 yaşında intihar eden Guy Debord da. Francis Marmande, "Guy Debord, esthète de la subversion", Le Monde, 3 Aralık 1994, 1, 17. Aşırı içki içen Debord'un alkole bağlı sinir iltihabından mustarip olduğu söyleniyordu.


Çeviri: AnarşistBakış (160106)

Kaynak: "The Realization and Suppression of Situationism", Bob Black.

Anarşist Yazın Ana Sayfa --->