Çeviri:
Anarşist Bakış
[01]
Thomas Martin,
Dayton’da Sinclair Community College’da (Ohio)
tarih ve çevre etiği dersleri
vermektedir.
[02]
(AB’nin
notu) sociobiology
(toplumsal dirimbilim, sosyo-biyoloji):
Toplumsal davranışların dirimbilimsel
temellerini araştıran bilim dalı. Bu kurama göre fiziksel
özelliklerin yanı
sıra toplumsal davranışlar ve içgüdüler de
ebeveynlerden yavrulara
aktarılabilir; ebeveynlerinin faydalı fiziksel özelliklerini
alan bireylerin
yaşama şansı daha yüksek olduğu gibi, ebeveynlerinden faydalı
içgüdüleri ve
toplumsal davranış kalıplarını alan bireylerin de yaşama şansı artar
(İTÜ
Sözlük).
[03]
(AB’nin
notu) evolutionary
psychology (evrimci ruhbilim): Evrimci ruhbilim iki ayrı
bilimsel devrimin
sentezidir: Evrimci dirimbilim [biyoloji] ve bilişsel ruhbilim. İlk
devrim,
genler hakkındaki bilgilerin artmasının ardından, evrimci dirimbilimde
1960 ve
1970’lerde meydana geldi. Evrimci dirimbilimin kaynağını C.
Darwin’in Türlerin
Kökeni (1859) adlı çalışması oluşturur.
Darwin evrimi “doğal ayıklanma” ile
açıklar. Doğal ayıklanma, genler üzerinde ve
onların yararına işlemiştir.
Evrimin iki yasası, yani hayatta kalma ve kendini çoğaltma,
canlıların
davranışlarını belirler ve işte bu evrimci dirimbilimi oluşturur.
İkincisi ise
1950-60’lardaki “bilişsel devrim”dir.
Bilişsel ruhbilim, düşünce ve duygu
mekanizmasını veri ve bilgi-işlem kavramlarıyla açıklar:
İnsan davranışları
zihinsel süreçlerin sonucudur ve zihin bir
bilgisayar gibi çalışır. Söz konusu
sentez ise 1990 başlarında insanbilimci [antropolog] John Tooby ile
ruhbilimci Leda
Cosmides tarafından “evrimci ruhbilim” adı altında
gerçekleştirilir: Zihni
beyin yapar. Zihni oluşturan ruhbilimsel mekanizmalar, evrim
sürecinde doğal
seçilim yoluyla, atalarımızın avcı-toplayıcı yaşam tarzına
uyum sağlamak üzere
biçimlenmiş işlevsel programlardır. Bu anlamda insan doğası
evrenseldir. Mevcut
kültürel çeşitlilik bu önerme ile
çelişmez. Kültür, topluluklar halinde
yaşayan
bireylerin zihinlerindeki ruhbilimsel mekanizmalar tarafından
üretilmiştir. Son
derece karmaşık ve esnek olan bu mekanizmalar, üretimlerini
dış âlemden gelen
bilgileri kullanıp işleyerek gerçekleştirirler. Dolayısıyla
kültürel çeşitlilik
zihnin toplumsal bir ürün olmasından değil, doğal
yapısı ve işleyişinden
kaynaklanmaktadır (Atlas Dergisi).
[04]
(AB’nin
notu) cognitive
science (bilişsel bilim): Bilişsel bilim, zihin ve
zekânın işleyişini ele
alan, zeki sistemlerin dinamiklerini ve yapılarını araştıran
disiplinlerarası
bir bilim dalıdır. Çok geniş bir alanı kapsamasından
ötürü bilişsel bilim
alanında çalışan araştırmacıların bilişsel ruhbilim,
dilbilim [lengüistik], sinirbilim
[nöroloji], yapay zekâ ve felsefe gibi alanlarda
temel bilgilere sahip olması
beklenir (Wikipedia).
[05]
(AB’nin
notu) hard-wired
(genetiksel olarak belirlenmiş): Katı, değiştirilmesi
güç gibi anlamları
olan bu ifade, özellikle dilbilimi alanında genetiksel olarak
belirlenen,
içgüdüsel davranış anlamında kullanılır.
[06]
(AB’nin
notu) primate
(primat): İleri düzeydeki görüş
yeteneğine sahip, kavramaya yönelik vücut
organları ve ussal beyin işlevleri gelişkin olan, insan ve maymunun ait
olduğu
memeli türü.
[07]
(AB’nin
notu) neo-Darwinism (yeni-Darwincilik):
Yeni-Darwincilik, Charles Darwin’in türlerin
doğal ayıklanma yoluyla evrimi kuramı ile Gregor Mendel’in
dirimsel kalıtımın
temeli olarak genetik bilimini, farklılığın kaynağı olarak rassal
genetik
değişinimi [mutasyon] öne çıkaran anlayışının bir
karışımıdır. Matematiksel
nüfus genetiğinin de etkisi vardır. Modern genetik bilimi
dirimbilimdeki farklılıklarla
değişmelerin kaynaklandığı kökeni kavramaya yönelik
araçlar sağlayarak
Darwin’in doğal ayıklanma görüşüne
destek sağlamıştır. Yeni-Darwincilik, doğal
ayıklanmanın bir popülasyon içerisindeki
bireylerdeki kalıtımsal [genetik]
farklılıklar/değişimler üzerinde etkisi olduğunu, bu genetik
farklılıkların
temel kaynağının değişinim (özellikle de DNA’daki
rassal kopyalama hataları)
olduğunu savunur. Olumlu değişinimlerin nadir olmasından
ötürü evrimin yavaş,
kademeli bir süreç olacağını savunur. Ayrıca,
küçük ölçekli
mikro-evrimsel
değişiklerden sorumlu olan süreçlerin,
biçimde büyük keşiflere yol
açmak üzere
büyük ölçekli makro-evrimsel
değişiklikler üretmek üzere sonsuz sayıda
dışdeğerlemeye [ekstrapolasyon] tabi tutulabileceğini savunur. Modern
Bireşim [sentez]
olarak da adlandırılır (International Society for Complexity,
Information and
Design).
[08]
(AB’nin
notu) Bell
Curve (Çan Eğrisi): Richard J. Herrstein ile
Charles Murray’in Amerikan
yaşamında zekânın rolünü inceledikleri,
1994 tarihli kitapları. Irklar arasında
zekâ açısından büyük farklar
olduğunun belirtilmesi oldukça tartışma
yaratmıştı.
[09]
(AB’nin
notu) blank
slate (boş levha): (lat.
tabula rasa) İnsanın doğuştan veya
içkin bir zihinsel kavrama sahip olmadan, yani boş bir levha
gibi dünyaya
geldiğini; bütün bilgisinin deneyimleri ve dış
dünyaya ilişkin gözlemleri
sonucunda oluştuğunu savunan bilgi kuramsal [epistemolojik]
görüş.
[10]
(AB’nin
notu) Queer
Studies (Eşcinsellik Çalışmaları):
Kültür çalışmaları ile toplumbilim
arasında disiplinler arası bir konuma sahip akademik çalışma
sahası. Amacı
cinsel yaşam ve cinsiyet arasındaki ikiliklerdeki değişmezlikleri yok
etmek,
eşcinselliğin yaşanış ve temsil biçimlerini aydınlatmaktır
(Ekşi Sözlük).
[11]
(Yazarın notu)
Fitilini
Wilson’un ateşlediği çekişme, Ullica
Segerstråle tarafından Hakikatın
Savunucuları: ToplumbilimTartışmasında Bilim Muharebesi ve
Ötesi [Defenders
of the Truth: The Battle for Science in the Sociology Debate and
Beyond]
(Oxford: Oxford University Press, 2000) adlı kitapta mükemmel
bir şekilde tarihi
kayıt altına alınmıştır. mDNA ve Y kromozomu araştırmalarının en son
durumu pek
çok yerden takip edilebilir, ancak özellikle
Stanford Üniversitesi’ndeki İnsan
Genomu [insanın sahip olduğu genetik şifrelerin tamamı] araştırmacıları
Luca
Cavalli-Sforza ve Peter Underhill’in çalışmalarına
bakınız. En iyi genel
nitelikteki çalışma Cavalli-Sforza’nın Büyük
İnsan Diasporaları:
Çeşitliliğin ve Evrimin Tarihi [The Great Human
Diasporas: The History of
Diversity and Evolution] adlı çalışmasıdır (New York:
Addison-Wesley, 1995).
[12]
(AB’nin notu) eugenics (öjenik, ırk ıslahı
bilimi): İngiliz Francis
Galton’un geliştirdiği, sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı
ceninler
yetiştirmenin yollarını arayan, bir bilim dalı mı, yoksa bir hareket mi
olduğu
hâlâ tartışmalı olan bir hareket
veya bilim dalı. Eugenics,
Galton’un iyi tür anlamında eski
Yunanca’dan ürettiği bir kelimedir.
Galton, insandaki kalıtımla geçen özellikleri
(Evrim teorisinin de etkisiyle)
farklı zihinsel yetenekleri ve kişisel karakteristikleri
ölçerek bulmaya
girişti. Galton ve çağdaşı Wund'un insan işlevlerinin
laboratuvarda
ölçülebileceğini ileri süren
öncü çabalarıyla, liberal siyaset
felsefesinin
kurucusu olarak kabul edilen Locke’un duyumculuğunun
bütün bilginin duyumlardan
geldiği şeklindeki önermesi birleşince zekâyı
ölçmeye çalışan ruhbilimciler,
daha çok bireyler arasındaki duyusal-motor farklılıklara
yöneldiler. Zekâ
farklılıklarını, görme keskinliğinden acıya karşı duyarlılığa,
hatta avuç
içindeki çizgilere kadar birçok
değişik etkenle açıklamaya kalkıştılar
(Wikipedia).
[13]
(AB’nin
notu) Social
Darwinism (Toplumsal Darwincilik): Dirimbilimsel fikirlerin
toplumsal alana
uygulabileceğine yönelik temel anlayış. Aralarında Peter
Kropotkin, David
Ritchie, Thorstein Veblen ve Lester Frank Ward’ın da
bulunduğu pek çok
toplumsal kuramcı Darwin’in dirimbilim ve evrim alanındaki
görüşlerinden
etkilenmiştir. Bu düşünürler, evrimin insan
oğulları ve kızları tarafından
bilinçli bir şekilde yönlendirilebileceğini
savunuyorlardı. Toplumsal
Darwincilik genellikle bu tür görüşleri
eleştirenler tarafından kullanılan bir
ifadedir (Wikipedia İngilizce).
[14]
(AB’nin
notu) Trofim
Denisoviç Lysenko (1898-1976):
1930’larda Lysenkoculuk adıyla anılan,
çağdaş tarım genetiği bilimine karşı çıkan ve
1960’ların ortasına kadar devam
eden tarım bilimi kampanyasını yöneten Rus bilim insanı.
Lysenko, 1929’da
Azerbeycan’da “keşfettiği” toprağı
gübrelemeksizin mahsul elde etme, sert ve
soğuk iklim koşullarına dayanıklı ürün
çeşitleri geliştirme çalışmalarıyla
yönetimin dikkatini çekti. Aslında savunduğu
görüşlerin çoğu Lamarkçılık ile
Darwinciliğin yanlış yorumlarına dayanan bilim-dışı
görüşlerdi. Temel uygulama
yöntemi vernalizasyon [tohumların veya bitkilerin soğuğa maruz
bırakılması] ve
melezleme idi. Sovyet yönetiminin izniyle 1935’te
kendi dergisini çıkarmaya ve
sözde bilimsel çalışmalarını yayınlamaya başladı.
Sovyet medyasında bir deha
olarak takdim edilen Lysenko’nun çalışmalarının
neredeyse tamamı felaketle
sonuçlandı. Stalin’in yönetime gelmesiyle
birlikte yıldızı iyice parlayan Lysenko,
Sovyetler Birliği Tarım Bilimleri Akademisi’nin başına
getirildi ve “zararlı”
fikirlerin Sovyet bilim insanları arasında yayılmasını engellemekle
görevlendirildi. Görevini başarıyla yerine getiren
Lysenko, yüzlerce bilim
insanın sürülmesi, hapsedilmesi ve
öldürülmesinden sorumludur. II.
Dünya Savaşı
sırasında “burjuva bilimi” veya “faşist
bilim” olarak afaroz edilen, 1948’de
bir “burjuva sahte-bilimi” olduğu resmen ilan
edilen genetik bilimi onun
zamanında telafi edilemeyecek şekilde geriletildi. Stalin’in
1953’deki ölümünün
ardından Kruşhev döneminde görevini
sürdürse de, yönetimin ilk defa
eleştirilmesine izin vermesinin ardından eleştiriler giderek arttı.
1964’te
görevden alındı, düzenlenen soruşturmalar sonucunda
çalışmalarının tamamen
yanlış ve uydurulmuş sonuçlara dayandığının ortaya
çıkmasıyla birlikte
itibarını tamamiyle kaybetti (Wikipedia İngilizce).
[15]
(AB’nin
notu) Cartesianism
(Kartezyencilik): René Descartes’in
“Düşünüyorum, öyleyse
varım” demesinin
ardından Avrupa kültüründe öznel
hakikat nesnel hakikatten daha öncelikli bir
konuma sahip oldu. Şüphecilik her araştırmanın temel niteliği
olmaya başladı,
yöntem uygulamadan daha öne çıktı ve anlak
[mind] giderek bedenden ayrı
düşünülmeye başlandı. Kartezyenizmin temel
fikri, anlağın bedenden ayrı olduğu,
anlağın bedenden daha iyi ve daha kapsayıcı bir şekilde
anlayabileceğidir. Bir
kimsenin aslî kimliği onun anlağıdır ve anlağın
içsel süreçleri bedenin fiziksel
süreçlerinden daha gerçektir. Yani
düşündüğünüz şey
(öznellik), fiziksel
dünyada sizin dışınızda var olan herhangi bir şeyden
(nesnellik) daha
önemlidir. Buradan Aydınlanma’nın özne
kavramı doğar. Savunulan radikal
şüphecilik, bireşimsel şüpheye dayanan
görgül [ampirik] çalışmaların
belkemiğini meydana getirir. Bir sonuç
açıklandığında veya bir kuram öne
sürüldüğünde, ya
sonuçları yeniden üretecek ya da deneyleme yoluyla
kuramı
ispatlayacak deneyler yapılır. Dekartçılık olarak da bilinir
(European
Enlightment Glossary).
[16]
(AB’nin
notu) general
systems theory (genel sistem kuramı): Bilimin
bütün alanlarında var olan sistemlerin
tamamını açıklayabilecek genel bir sistem bulmaya
yönelik girişimler.
(ayrıntılı bilgi için bakınız “Sistem
Kuramı ve
Sistem Analizi Üzerine Bir Derleme)
[17]
(AB’nin
notu) ecopsychology
(çevrebilimsel ruhbilim, eko-psikoloji): Ruhbilim
ile çevrebilimi [ekoloji]
yeni bir bilimsel paradigmada buluşturan bir yöntem. Politik
ve uygulamaya
yönelik sonuçları bize yabancılaşmamızı tedavi
etmemizin, makul bir toplum ve
sürdürülebilir bir kültür
oluşturmamızın yollarını göstermesidir.
Çevrebilimsel
ruhbilimin temel fikri, modern toplumsal dünya tarafından
şekillendirilirken
insan zihninin köken olarak kaynaklandığı ve daha geniş olan
doğal dünya
tarafından esinlendirilebileceği ve rahat ettirilebileceği fikridir.
Zihin
sağlığının insanın içsel psişik olguları veya toplumsal
ilişkileri açısından
değerlendirilmesi yetersizdir, insanın diğer türlerle ve
çevrebilimsel sistemle
[ekosistem, çevre-dizge] olan ilişkileri de eş derecede
önemlidir. Bu
ilişkilerin köklü bir evrimsel geçmişi
vardır (Wikipedia İngilizce).
[18]
(AB’nin
notu)
Karşılıklı Yardımlaşma: Evrimin Bir Faktörü,
çev: Işık Ergüden ve Deniz Güneri,
Kaos Yayınevi, 2001, 310 sayfa.
[19]
(AB’nin
notu) sensorimotor
experience (sensorimotor deneyim): Hem duyu hem de motor
(devinim)
işlevlerini ve bunların etkileşimlerini içeren deneyim şekli.
[20]
(AB’nin
notu) Gökhan
Yavuz Demir tarafından Metaforlar: Hayat, Anlam ve Dil
adıyla Türkçeye
çevrilmiştir; Paradigma Yayınları, 2005, 315 sayfa. Kitap
hakkında kısa bir
değerlendirme yazısı için bakınız “Hayata
Anlam ve Dil Katkısı”, Sema Bakırdöken,
Radikal Kitap Eki.
[21]
(AB’nin
notu) Pre-Socratics
(Sokrat öncesi felsefeciler): Sokrat öncesi
felsefeciler, Sokrat’tan önce
yaşayan antik Yunan felsefecilerini ifade etmek amacıyla
türetilmiş bir
kelimedir. Sokrat öncesi deyimi antik Yunan felsefesinin
Sokrat ile Eflatun
etrafında şekillendirilmesini yansıtır. Başka bir ifadeyle, Sokrat
öncesi
felsefeciler Sokrat ile Eflatun’un öncelleri veya
hazırlayıcıları olarak
değerlendirilirler. Yazılarının çoğu
günümüze ulaşmadığı için genel
bir
değerlendirilme yapılması oldukça zordur. Sokrat
öncesi felsefeciler arasında
ilk akla gelenler söyle sıralanabilir: Thales, Anaximander,
Anaximenes,
Xenophanes, Parmenides, Efesli Heracleitus, Empedocles, Anaxagoras,
Elealı
Democritus ve Pythagoras (Atlantic Baptist University, Barry D.
Smith’s Ancient
Greek Philosophy).
[22]
(AB’nin
notu) fuzzy
logic (bulanık mantık, saçaklı mantık):
Belirsizliklerin anlatımı ve
çalışılabilmesi için kurulmuş katı bir matematik
düzen olarak tanımlanabilir.
Klasik mantığın mutlak belirlemelerinin yerine bulanık mantıkta ara
durumları
kavrama kaygısı vardır. Yani, “A, B’dir”
veya “A, B değildir” ikili halinin
dışında, A’nın kısmen B olması, kısmen de B olmaması ile
tanımlanabilecek gri
alanlar bulunur (daha fazla bilgi için bakınız “Bulanık
Mantık”).
[23]
(AB’nin
notu) Gregory
Bateson (1904-1980): İngiliz antropoloğu, toplum bilimcisi ve
güdümbilimcisi. Bateson şizofreniye getirdiği
“İkili Çıkmaz” [Double Bind]
kuramıyla tanınır. Holizme [insanı ruh ve beden olarak
bölünmez bir bütün
olarak kabul eden görüş], sistemlere ve
güdümbilime [sibernetik] yönelik artan
ilgiyle birlikte eserleri ön plana çıkmıştır.
[24]
(AB’nin
notu) Ekmeğin
Fethi, Öteki Yayınevi, Rusçadan çeviren:
Mazlum Beyhan, Haziran 1999, 304
sayfa.
[25]
(AB’nin
notu)
Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, 1996 (1859), 5.
baskı, 551 sayfa.
[26]
(AB’nin
notu) Şiddet
Üzerine Düşünceler, Epos Yayınları,
İngilizceden çeviren Anahid Hazaryan, 2002,
320 sayfa.
[27]
(AB’nin
notu) epicanthic
(epikantusvari): Gözün iç
köşesinde doğuştan var olan, dikey olarak göz
iç
köşesini örten deri kalıntısı anlamına gelen
epikantus sözcüğünden (özellikle
Moğollarda belirgindir).
[28]
(AB’nin
notu) chromosome (kromozom): Mitoz
bölünme
(hücre çekirdeğinin kromozom sayısı azalmaksızın
ikiye bölünmesi) yoluyla
çoğalma sırasında hücre çekirdeğinin
içinde beliren, kromatin (düzensiz
kitleler veya ağ biçiminde hücre
çekirdeğinde yer alan küçük
tanecikler) ipliklerin
iki bölüğe ayrılmak üzereyken aldıkları,
bazı yeteneklerin yeni bireylere
geçmesine yarayan, kıvrık çubuk
biçimindeki cisim.
[29]
(AB’nin
notu) haplogroup (haplogrup):
Haplogrup,
kromozom üzerinde belli yerlerdeki alel (bkz.)
dizileri olan haplotipler (bkz.)
kümesidir. İnsan genetiği
biliminde, en sık çalışılan haplogruplar, Y-kromozomu
(Y-DNA) haplogrupları ve mitokondriyel
DNA (mtDNA) haplogruplarıdır. Y-DNA yalnızca baba tarafından
geçerken, mtDNA
ise yalnızca ana tarafından geçer.
[30]
(AB’nin
notu) mitochondrial
(mitokondriyel): Hücre organcıklarından birisidir.
Yunanca mitos (iplik) ve
khondrion (tane) kelimelerinden türetilmiştir. Boyları 0,2
– 5 mikron
arasındadır. Hücre içindeki yaşamsal olaylar
için gerek duyulan enerjinin %
95’ini sağlar. Solunum, oksitlenme [oksidasyon] ve
fosforilizasyon için gerekli
enzim ve koenzimleri içerir.
[31]
(AB’nin
notu) ethnocentrism
(etnik-merkezcilik, kavim-merkezcilik, etno-merkezcilik):
Etnik-merkezcilik,
en özlü tanımıyla bir kimsenin dünyaya
mensubu olduğu kültürün perspektifinden
bakması demektir. Bu görüşe göre,
dünyadaki her şeyin merkezinde o etnik grup
vardır, geriye kalan bütün diğer etnik gruplar bu
özel etnik grubun değer
yargılarına göre ele alınmalıdırlar.
[32]
(AB’nin
notu) cognitive
dissonance (bilişsel uyumsuzluk, bilişsel çelişki):
Leon Festinger'in,
birbiriyle çatışan tutumların, inançların,
kanıların, vb. bir gerilim ve
rahatsızlık duygusu yarattığı, tutum değiştirmenin altında yatan
güdünün de
işte bu çatışmayı ortadan kaldırmaya yönelik
güdülenim olduğu biçimindeki kuramı.
Bu kurama göre tutarlılığın sağlanması için tutulan
yol sıklıkla en kolay yol
olmaktadır. Festinger'in klasik uyumsuzluk çalışmasında,
uzunca bir süre sıkıcı
bir işle uğraşan denekler, kendilerinden sonra gelen deneklere
yaptıkları işin
çok eğlenceli olduğunu söylemeye zorlanmıştır
(uyumsuzluk=yalan söyleme) (İngilizce
Türkçe Psikoloji Sözlüğü).