1871 PARİS KOMÜNÜ

(1993)

Aileen O'Carroll
  • Savaşın Sona Ermesi
  • Komün'ün Kompozisyonu
  • Komün'ün Siyaseti
  • Ezilenlerin Festivali
  • Komün'ün Sonu
  • Komün'ün Mirası
  • Bu notlar, büyük ölçüde "1871 Paris Komünardları" adlı kitaba dayanarak hazırlanmış bir konuşma metnidir
    (editör Stewart Edwards, Cornell Paperbacks; Cornell University Press).
    Çevirenin Notu: Çevirenin metine yaptığı eklemeler, açıklamalar vb, [...] ile gösterilmiştir.

     

    Savaşın Sona Ermesi

    1871'de Fransa Prusya ile savaşa tutuştu ve yenildi. Ulusal Hükümetin başkanı Adolphe Thiers'di; Prusya ile barışın ayrıntılarını görüştü. [Thiers] bunun ardından Paris'in kontrolünü yeniden ele geçirme, şehri Prusya ile savaşın sona erdiğine ikna etme ve Ulusal Muhafızları silahsızlandırma meseleleriyle karşılaştı. Ateşkes sonrası, yüzbinlerce Ulusal Muhafız'a karşı Thiers'in elinde sadece oniki bin kişilik bir askeri kuvvet vardı.

    Zamanı yoktu. Meclis'teki kırsal çoğunluk, Prusyalılar'dan uzakta ilk toplantısını gerçekleştirdiği Bordeaux'dan Paris'e yakın olan Versailles'e taşınıyordu.

    Prusyalılar, Fransa'nın barış'ın koşulu olarak vermeyi taahhüt ettikleri savaş tazminatını güvence altına almak maksadıyla, Kuzey Fransa'yı hala ellerinde tutuyorlardı. Bu tazminatın ilk taksidini ödemek ve böylece de Prusya birliklerinin Kuzey Fransa'dan çekilmesini sağlamak için hükümetin kaynak bulması gerekiyordu. Para ancak eğer yeni hükümetin kamuoyundaki itibarı yükseltilebilirse bulunabilirdi. Bu nedenle, Thiers'in temel meselesi güvenin yeniden oluşturulmasıydı. Düzen yeniden kurulmalı, dükkanlar açılmalı, iş alemi canlanmalı ve yaşam normale dönmeliydi. Herşeyden öte, Paris ülkenin kalbi olduğu için, Paris'in Ulusal Hükümet'in kontrolü altına geçmesi gerekiyordu.

    Ancak Paris muhalifti. Prusya zaferini kabullenmeyecekti. Bu, Prusyalılar'a teslim olan hükümetten de hoşlanmayacakları anlamına geliyordu. Fransız yenilgisinden duyulan yurtseverce kızgınlık, Versailles'deki yeni hükümete de kızılması anlamına geliyordu. Paris Ulusal Muhafızları alarm durumunda kalarak, Prusyalılar'ın Paris'e herhangi bir zorla girme teşebbüsünü direnmeye hazır olarak bekliyordu. Paris kuşatmasından artakalan toplar Paris'in çeşitli kesimlerine yerleştiriliyordu. Nihayetinde işçi sınıfı semtlerine taşınan toplar kritik bir mesele haline geldi. Thiers'in dediği üzere, "işadamları, tüm bu sefiller bitirilene ve topları ellerinden alınana kadar finansal işlemlerin asla başlamayacağını tekrar tekrar durmaksızın söylüyorlar"

    Devrim ateşini kıvılcımlandıran şey, hükümetin Cumartesi'nin erken saatlerinde Ulusal Muhafızların elindeki silahları almayı denemesi oldu. Plan, şehirdeki stretejik noktaların ele geçirilmesi, silahların toplanması ve bilinen devrimcilerin tutuklanmasıydı. Thiers ve bazı bakanları bizzat operayonu denetlemek üzere Paris'e gittiler. Önceleri tüm Paris uykudayken herşey iyi gidiyordu. Ancak kısa zaman sonra askerleri yuhalayan kalabalıklar toplanmaya başladı. Hükümeti desteklemek için değil de ne yapacaklarını gerçekten de bilmeyen Ulusal Muhafızlar ortaya çıktılar. Silahların taşınacağı arabaları bekleyen düzenli birlikler kendilerinin sayıca azınlığa düştüğünü gördüler. Olayların ilk ciddi dönüşü Montnartre'de yaşandı; askerler kalabalığa ateş açmaları emrini dinlemeyerek, bunun yerine daha sonra vurulacak olan komutanlarını tutukladılar. Şehrin her yerinde subaylar artık adamlarına güvenemeyeceklerini anlamışlardı, ve öğleden sonranın ilk saatlerinde Thiers şehri terk etmeye karar verdi. Beklemekte olan arabasına atlarken, ordunun tamamen Versailles'e geri çekilmesi emrini ve geriye kalan bakanların da kendisini takip etmesini talebini bildirdi. Ordunun Versailles'e geri çekilmesi düzensiz oldu. Birlikler subaylarına baş kaldırmışlardı ve emirlere bir nebze de olsa itaat edenler sadece jandarmalardı. Geri çekilme o kadar telaş içinde yapıldı ki, birçok alay unutuldu ve (20.000 kadarı) Paris'te kaldı. 1.500 kadar adam Komün sırasında boş boş oturmak üzere geride bırakılırken, subaylar esir alındı. Hükümet şehri terk etmişti.

    Ulusal Muhafızlar  komutanları ve adamları başkentteki kamu binalarını işgale devam ederken, nihayet aynı gece saat 11.00'da yeterli üye sayısına ulaşan ve yeterince cesaretlenen Ulusal Muhafızlar Merkez Komitesi Hotel de Ville'yi ele geçirdi.

    Brunell'in kararsızlık içindeki (Ulusal Muhafızların başkanı) Bellovois'i terk edilmiş Hotel de Ville'ye yönelmeye ikna etmesiyle, ilk inisiyatifi üstlenenler Blanquiciler olmuştu. Merkez Komitesi Hotel de Ville'ye vardığında, büyük bir karmaşa hüküm sürüyordu; her yerde Ulusal Muhafız adamları ve askerler geziniyor, ve işlerini düzenleyecek hiçbir otorite bulunmuyordu. Bu devrim bütün başkentte kendiliğinden olan bir ayaklanmaydı; çeşitli Ulusal Muhafız komitelerinin herhangi birisinin doğrudan yönlendirmesi yoktu.

    Duval, Eudes, Brunel ve bütün Montmartre komitesi Versailles üzerine yürünmesi taraftarıydı; ancak Blanquiciler onları dinlemiyordu. Ayaklanmacılar Paris'in ellerine düşmek üzere olduğunu gördüler; ancak Ulusal Muhafız Merkez Komitesi'nin temel kaygısı, beklenmedik bir şekilde ellerine düşen iktidara yerleşmek üzere konumunu yasallaştırmaktı [meşrulaştırmaktı]. Bu nedenle ordunun yürüyüşünü Versailles'e çevirmek yerine, Blanquicilerin talep ettiği üzere şehirde kalan yegane anayasal organ olan Belediye Başkanları ile [Paris 20 belediyeden oluşmaktaydı] seçimlerin yapılması için görüşmelere başladılar. Seçim günü bir komünardın "Devrim anında yasallığın anlamı nedir" diyerek sorduğu üzer, bu yasallık arayışı devrimcilerin aşırılıklardan kaçınmasına yol açtı. Merkez Komite'nin pekçok üyesi olayların kendilerini aştığını hissediyordu. Onlardan birisinin dediği üzere, "o akşamüzeri ne yapacağımızı bilmiyorduk; Hotel de Ville'yi üstümüze almak istemiyorduk, biz barikatlar kurmak istiyorduk. Sahip olduğumuz otorimizden oldukça utanıyorduk". "Yaşasın Komün" sesleri arasında, Merkez Komite'nin belediye seçimlerinin düzenlenmesine kadar geçecek dört gün için Hotel de Ville'de kalmasını sağlamak bohem edebiyatçı Edourard Moreau'ya kalmıştı.

    8 gün sonra 227.000 geçerli oyun kullanıldığı Paris seçimleri yapıldı. Bu savaştan önceye uzanan kayıtlara göre kayıtlı seçmenlerin yarısı demekti, ama o zamandan bu yana nüfusta büyük bir azalma olmuştu. Şehirden yaşanan göç işçi sınıfı yoğunluklu bölgelerin işine yaradı, çünkü şehri terk edenler genellikle daha zengin kesimler olmuştu. Yine Merkez Komite tarafından kabul edilen oransal temsili sistem, fazla nüfus yoğunluğuna sahip işçi sınıfı semtlerine önceki sisteme göre daha çok temsil hakkı sağlamaktaydı. Sonuçlar sol'a doğru kuvvetli bir kayış olduğunu gösterdi, sadece 15-20 kadar ılımlı cumhuriyetçi seçildi ve onlar da kısa bir süre sonra istifa ettiler.

    En işçi sınıfı yoğun ilçeler, en güçlü komünard taraftarı bölgelerdi. Birkaç ay önceki ulusal seçimlerde seçmenlerin ancak çok küçük bir kısmını çekmeyi başarabilen İhtiyat komiteleri şimdi kendisini çoğunluk konumunda bulmuştu. Bunun sebebi ani bir "devrimci sosyalist konuma" dönme değildi, sebebi Paris'teki cumhuriyetçi çoğunluğun [kendilerini] Versailles'deki Thiers ve monarşist Ulusal Meclise karşı savunmak amacıyla, komün lehine oy kullanmayı istekli olmasıydı. İşçi sınıfı bölgelerinde zaferin daha kesin bir anlamı vardı, daha önceleri hükümetten dışlananların tarafını tutmakla ilgili bir şey.

    İki gün sonra, 28 Mart Salı gününün parlak gün ışığının altında, Hotel de Ville'de Komün resmen ilan edildi. Ulusal Muhafız alayları sıralandı, yeni seçilen üyelerin isimleri okundu; Hotel de Ville'nin basamaklarında, cumhuriyetin sonlanması anlamına gelen kızıllar giyinmiş halde yeni üyeler sıralandılar. 18 Mart'tan sonra hep olduğu üzere kızıl bayrak yükseklerde dalgalanıyor ve silahlar Paris Komünü'nün ilanını selamlıyordu.
     

    Komün'ün Kompozisyonu

    Komün, beş üyesinin 60 yaşın üzerinde olduğu, ortalama yaşın 38 olduğu 81 üyeden oluşmaktaydı. Komün'ün emniyet kuvvetleri başkanı Raoul Rigault 25'indeydi; en geç 15 üye yirmilerindeydiler, diğer onsekizi ise 30'unu yeni aşmıştı.

    Komün üyeleri siyasi tecrübeden yoksundular. Tartışmalar genellikle konudan konuya atlıyordu, meseleler karar bağlanmaktan çok öylece bırakılıyordu, tamamen alakasız noktalar ortaya sürülüyor ve bunlarla uğraşılıyordu. Bunlar önemli kişisel çatışmalara neden oluyor, ve nihayetinde bu da bölünmelere yol açıyordu. Bir bütün olarak Komün siyasi bir yönelimden yoksundu. Bu özellikle ciddiydi, çünkü yaşayabilmeleri için iç savaşı kazanmaları gerekiyordu. Komün en iyi etkilerini, (bazı üyelerinin sendikacılık deneyimleri sayesinde) eğitim veya çalışma koşulları reformları gibi meselelerde gösterdi.

    Deneyimli bir devrimci olan Blanqui belki bir miktar siyasi birleşme sağlayabilirdi, ancak polis tarafından ele geçirilmiş ve yaşamının bu ikinci devrimini hapiste geçirmişti.

    Charles Deleschulz, komünde yer almakta olan ve geçmişten gelen en önemli siyasi şahsiyetti. Sürgüne gönderilene ve gizlice geri dönmeye çalışırken tutuklanıp hapsedilmesine kadar, 1848 devriminde yer alan radikal Jakoben bir şahsiyet olmuştu. Ancak Devil's Adasındaki yıllar sağlığını bozmuştu. Ancak kırık bir sesle konuşabiliyordu; en sonunda onurlu ancak başarısızlığa mahkum rolünü üstlenmeye çağırılana kadar, kişisel çatışmalarından ve komündeki çekişmelerden uzak durdu. Sonunda da, Place de la Republic'in bulunduğu yerdeki barikatta bilinçli bir şekilde kendi ölümüne doğru yürüdü.

    Komün'ün 18 üyesi, okul ve öğrencilik yıllarında kendilerini kurtardıkları orta sınıf bir kökenden geliyordu. Yaklaşık yarısı cumhuriyetçi gazeteciler olan 30 kadar üye, ilçelerden gelenler olarak sınıflandırılabilirdi. Geriye kalanlar ise 3 doktor, 3 hukukçu, 3 öğretmen, 1 veteriner, 1 mimar ve memur, ve 11'i de ticarette veya memur olarak çalışanlardan oluşuyordu.

    35 civarındaki üye el işçisiydi veya devrimci politikayla ilgilenmeden önce öyleydiler. Bunlar esasen başkentin uzun süredir kurulu olan ticaret merkezlerini meydana getiren küçük atölyelerdeki zanaatkarlardı. Tipik olarak bu grubun içinde bakır, bronz ve diğer metal işçileri, marangozlar, duvarcılar ve ciltçiler bulunuyordu. Çarpıcı olan şey ise, çok azının Paris'in dış mahallerinde büyüyen yeni ağır sanayiden geliyor olmasıydı. Paris'in varoşlarındaki ve yeni büyük ölçekli sanayi fabrikalarındaki işçiler kendi örgütlenme ve mücadele biçimlerini henüz oluşturmamışlardı. Geliştiği şekliyle yerel liderlik fazlasıyla kendisinden emin olmayan, daha büyük bir ölçekte önemli roller oynamaya fazlasıyla uygunsuz gözüküyordu. Bunu, daha küçük burjuva ilçelerinden gelen militanlara bırakmışlardı.

    Yaklaşık 40 kadar üye Fransız Emek hareketi içinde olmuş ve çoğu enternasyone katılmıştı. Sendikalar ve işçi birliklerindeki deneyimleri onların siyasi iktidardan şüphelenmesine neden olmuş ve bu onların düşüncelerine anarşist (Mihail Bakunin'den daha çok Proudhon'un geleneğine dahil olan) bir ton katmıştı. Komün'ün 12 kadar üyesi Blanquiciydi. Onların esas umudu, --ya kaçmasına yardım ederek ya da (Paris Başpiskoposu en dikkat çekenlerden  birisi olduğu) rehinelerle değiştirerek-- Blanqui'nin serbest bırakılmasını sağlayarak, devrimi kurtarmaktı.

    Komün Mart'ın 28'inde kuruldu ve 2 Nisan'da Thiers'in birlikleri saldırmaya başladılar. Komün ilk önceleri "savaş konseyi" olması nedeniyle gizli toplandı, ancak gizlilik genel meclisten beklenen bir şey değildi. 20 ilçenin Merkez Komitesi, Enternasyonal ve bazı halk klüpleri oturumlarını kamuya açık gerçekleştirmesi için Komün'e baskı yaptılar. Baskıların ardından, Komün tartışmaların günlük Resmi Gazete'de yayınlanmasına karar verdi ve ilke olarak tartışmalarının kamuya açık olmasını kabul etti. Ancak yeterince büyük bir salon bulmakta zorlanıldı ve bu problem bir türlü çözülemedi.

    1793'ün halk egemenliği fikirlerine dayanan şöyle bir kuram 1871'de de formüle edilmiştir: halkı temsil etmek üzere seçilenler parlamento üyeleri olarak değil, delegeler olarak hareket edeceklerdir. Halk klüpleri pekçok defa, egemenliğin Hotel de Ville'de olduğu kadar kendilerinde de olduğunu öne sürdü. Halk tarafından seçilenlerin halk tarafından geri çağırılabilmesi [görevden alınması] olanaklıydı; seçilenlerin [seçenlere] bilgi sunmaları ve halk egemenliğinin kaynaklarıyla bağlantı içinde olmaları görevleriydi. Bazı klüplerde Komün'e baskı yapılması yönünde konuşmalar yapılıyordu, ve bunu daha iyi yapabilmek için klüplerin güçlerini gruplar içinde toplama girişimleri yapıldı. Komün'ün bazı üyeleri sık sık bu klüpleri ziyaret ederek, kendilerini iktidara getiren kuvvetlerle bağlantılarını korumaya çalıştılar.
     

    Komün'ün Siyaseti

    Önceki 20-30 yıllık emek hareketinin formüle ettiği taleplerin ele alındığı Komün'ün geçirdiği toplumsal yasalar devrimci olmaktan ziyade reformisttir. Kuşatma dönemindeki kiralar iptal edildi, ancak özel mülkiyet üstündeki haklar sorgulanmadı. Oldukça uzun tartışmaların ardından, vadesi gelen ödemelerin 3 yıl ertelenmesine karar verildi. Alınan bu tedbirler Paris dışındaki burjuvaziyi şok etti. Komün şehir salonlarında işsizler büroları açtı ve çalışanların itirazı üstüne fırınlardaki gece vardiyası kaldırdı. Komün'ün yüz yüze kaldığı en zorlu toplumsal mesele işsizlikti; ve [Komün], çalışmayan fabrikaların çalıştırılmak üzere sendikalar ve işçi kooperatiflerine verilmesine izin vererek radikal adımlar attı. Ancak tekelcilerin bütün büyük fabrikalarının işçilere verilmesi önerisini reddetti. Mayıs'ın 14'ü itibariyle, şehirdeki pekçok zanaat endüstrisinde 43 tane üretici kooperatifi kurulmuştu.

    Eğitim alanında ana çaba herkese temel eğitim sağlamaya yönelikti. Reform hareketi, Paris'teki okulların yarıdan fazlasını oluşturan kilise okullarının şiddetle karşısındaydı. Ulusal Muhafızlar rahip ve rahibelerin boşaltılması ve yerlerine cumhuriyetçilerin geçirilmesinde kullanıldı. En ihmal edilen alan olan Kadınlar'ın eğitimine özel önem verildi. Kız okulları kurulması yönündeki girişimleri denetlemek üzere, bütün üyeleri kadın olan özel bir komisyon kuruldu. Çalışan kadınlara yardımcı olmak amacıyla, fabrikaların yakınına gündüz kreşleri kurulması da önerilmişti. Bu planlardan --ne kooperatif sanayi örgütleri, ne eğitim reformu-- hiçbirisi uygulamaya pek geçirilemedi. Zaman çok azdı ve savaşın kazanılması gerekiyordu.

    Aldığı herhangi bir tedbirden daha önemlisi, çalışan insanların önemli bir kısmını içeren ve nüfusun çoğunluğunun kaderini ciddi olarak iyileştirmeye niyetli bir hükümet olarak, bizzat Komün'ün varlığıydı.

    Versailes'deki Thiers ve bakanları, Komün'ün bir iç savaşla ezilmesi gereken toplumsal bir değişiklik ilanı olduğunu biliyordu. Bu Fransa dışındaki hükümetlerin de paylaştığı bir görüştü, Komün'ün bizzat varlığı Avrupa burjuvazisinin öfkesini yükseltmişti. 29 Mart'ta, London Times devrimi, "Proletaryanın refah sahibi sınıflar, işçinin efendisi, Emeğin Sermaye üzerinde hakimiyet kurması" olarak nitelendiriyordu. Rus İmparatoru Prusya hükümetine Fransızların Komün'ü bastırmasına engel olmaması yönünde baskı yaptı, çünkü Versailles hükümeti "hem Avrupa'nın hem de Fransa'nın koruyusu" idi; ve Bismarck, eğer acele etmezse Thiers'i Alman ordusunu kullanmakla tehdit etti. Komün'ün sosyalist doğası Sol'dan görülebildiği kadar, Sağ'dan da görülebiliyordu.
     

    Ezilenlerin Festivali

    Pekçok yönden Komün'ün en göze çarpan yanı Paris'teki festival havasıydı; bu "ezilenlerin festivali" idi. Başkentteki hava, savaşın hakimiyeti altındaki bir şehir değildi, şehir "tatilde olduğunu gösteren bütün işaretleri taşıyordu".

    Ancak kısa zaman içinde bu ruh hali ağırlaştı. Çatışmalarda öldürülen Ulusal Muhafızların cenaze törenleri, Komün üyelerinin önderliğinde şehir içinde düzenlenen ve başını kaldırmayı reddedenlerin kalabalığın ıslıkları ile kaldırmaya zorlandığı, büyük yürüyüşlere dönüştü. Başka bir dram, Thiers'le görüşmek üzere bir temsilciler heyeti gönderen (ancak görüşme talepleri geri çevrilen ve Paris'e geri dönen), daha önce Paris duvarları içinde yaşayanların kamusal alanlarda görmedikleri Serbest Masonlar'ın Komün'de bayraklarını açarak yürüyüş düzenlemesiydi. Giyotin yakılması ve Verdoone Sütununun yıkılması gibi birçok büyük kamusal tören düzenlendi. Bir İngiliz gözlemci şöyle yazıyordu: "Heyecan öylesine yoğundu ki, insanlar bir rüyadaymışçasına hareket ediyorlardı". Ve Versailles güçlerinin Paris'e girdiği 21 Nisan günü bile, Tuileries bahçelerinde dullar ve yetimler yararına düzenlenen bir dizi konseri dinlemek üzere büyük bir kalabalık toplanmıştı.

    Komün, belli bir ölçüde, Haussmans'ın yeniden yapılanma programı çerçevesinde varoşlara sürülen halkın büyük bir kısmının şehri tekrar ele geçirmesiydi. Nüfusun büyük bir kısmı bu süre boyunca, gerek ilçeler seviyesinde olsun gerekse şehir seviyesinde olsun, kamusal işlere aktif olarak katılıyordu.
     

    Komün'ün Sonu

    Komün yoğun bir şekilde savunulmaktaydı, ve Thiers ile ordusuna karşı dayanabilecek önemli bir askeri kuvvet vardı emri altında. Ancak iki ay sonra hükümet birlikleri 21 Mayıs'ta Paris'e girdi. Bunu şiddetli ve kanlı sokak çatışmaları takip etti; çok daha şiddetliydi çünkü Parislilerin artık kazanma umudu kalmamıştı.

    Fransız birliklerinin Paris'e girmesine karşı çok az hazırlık yapılmış ve asla oluşmayan ikinci bir savunma hattı konusunda fazlasıyla konuşulmuştu. Barikatlar kurmakla yükümlü olanlar fazlasıyla yöntemsel ve yavaştılar; çok az sayıda barikat kurulmuştu. Pazartesi gecesi ve günü boyunca birlikler Paris'e 5 farklı kapıdan akın ettiler. Hızlı bir şekilde şehrin kuzey batısındaki iki ilçeyi işgal ettiler. Buradan iki koldan saldırı gerçekleştirildi; birisi Seine'nin sol kıyısı boyuncaydı, diğeri ise sağ kıyısından. Haussmans'ın [planladığı] bulvarları, büyük sayıda askerin devrimci ilçelerin ve barikatların yanlarından geçerek hızlıca arkalarından kuşatmalarını sağlayarak değerlerini gösterdiler. 22 Mayıs Pazartesi sabahı Paris'in üçte biri, Batı kesimi hükümetin eline geçmişti; fazla çatışma olmadan 1.500 civarındaki Ulusal Muhafız teslim olmuştu.

    Saat 9.00'da Komün toplantısı yapıldı, Hotel de Ville'de yanlızca 20 üye vardı; yurttaşlara silahlanarak Barikatlara gelme çağrısı yapan bir afiş hazırlandı.

    Paris'in merkezinde çabucak barikatlar kuruldu. Rue de Rivoli'de 50 kadar duvarcı birkaç saat içinde 18 adım yükseliğinde ve birkaç metre derinliğinde bir barikat kurdu. Çocuk kümeleri el arabalarını taşıyor ve La Halle'den gelen seks işçileri [ing. prostitute] [barikatları oluşturan] çuvalların doldurulmasına yardım ediyordu. Tümü 600 kadar olan barikatların 160'dan fazlası ilk gün kurulmuştu. Bunların çoğu sokaklardan sökülmüş kaldırım taşlarıyla, bazen de metal ızgaralarla oluşturulmuş, yerden yanlızca 5-6 adım yüksekliğinde; bir top veya makinalı tüfekle desteklenen ve tepesine kızıl bir bayrak tutturulmuş barikatlardı.

    Rue de Gaubourg'daki barikatların çoğu, yakınlardaki depolardan toplanan ve kadınların sokaklara fırlattığı yatak şiltelerinden yapılmıştı. Diğerleri ise ters çevirilmiş otobüsler ve arabaların konulduğu, kum çuvallarının ve bulunan herşeyin yığıldığı engellerden oluşuyordu. Çevreden geçen herkes yardım etmeye zorlanıyordu. Place de Blanch'da 120 kişilik bir kadın taburunun Salı günü büyük bir gayretle savunduğu efsanevi barikat kurulmuştu; [barikatın] düşmesinin ardından pekçoğu katledilmişti. Fransız ordusu önünde geriye çekilen Federaller, kendi semtlerinde ölmeyi tercih edeceklerini söyleyerek etrafa dağıldılar.

    Blanqui'nin Haziran 1848 ayaklanmasına 1868'de getirdiği güçlü eleştiriler Komün barikatları için de geçerliydi. Merkezi bir örgütlenme olmaksızın kendi bölgeniz için savaşma taktiği, ordunun gruplar oluşturması ve barikatları tek tek ele geçirmesini kolaylaştırmaktaydı.

    Salı sabahının ilk saatlerinde Versailles ordusu, Prusyalıların görmezlikten gelmesiyle Paris dışındaki tarafsız bölgeye doğru ilerledi; ve Paris'e diğer bir kapıdan girerek Paris'in iki banliyösünü işgal etti. 42 erkek, 3 kadın ve 4 çocuğun duvarın önünde kurşuna dizilmesiyle başlayan hafta boyunca katliamlar daha da korkutucu olmaya başlamıştı; Rue de Rosiers'de askeri mahkeme kurulmuş ve bütün bir hafta boyunca tutuklu kümeleri idam edilmek üzere buraya getirilmişti. Salı gecesi Komünardlar keskin nişancılara yataklık ederek barikatların güvenliğini tehdit eden bütün binaları yıkmaya başladılar. Rue de Rivoli ateşle kaplanmıştı, Tuluise Sarayı ve Maliye Bakanlığı kundaklanmıştı. Yangınları söndürmek üzere itfaiye gönderildi buralara, ancak başarılı olamadılar; ve tonlarca belgeden yükselen devasa bir kızıl kara toz bulutu göğe yükselerek şehri hoş bir yanmış kağıt yağmuruna tuttu. Rüzgar parçaları bunları on mil kadar uzaktaki Saint German'a kadar taşıyordu ve kalabalık yanmakta olan Paris'i izlemek üzere toplanmıştı. Son düşenlerden birisinin elindeki kızıl bayrağı cüretkarca birliklere karşı sallayan bir kadın olduğu son barikat Çarşamba sabahına kadar ayakta kalmıştı.

    30 kadar savunmacı esir alınmış ve sonra da kurşuna dizilmişti, cesetleri barikatın önündeki bir hendeğe atılmıştı. Çarşamba sabahı 8.00'de Hotel de Ville'nin boşaltılmasına karar verildi ve geri çekilişi gizlemek için bina ateşe verildi. Paris ateşler içindeydi ve bu Komün'ün temsil ettiği en genel resimlerden birisiydi; yıkılan binaların listesi oldukça uzundu, Polis Merkezi ve Adalet Sarayı gibi bazı binalar anlaşılır bir şekilde Komün tarafından ateşe verilirken, bazıları ise Versailles'in bombaları ile yıkılmıştı. Söylentiler yayılıyordu; birçok masum kadının kurşuna dizildiği söylentileriyle kadın kundakçılar binaların temellerini ateşe vermeye başlamışlardı. Ancak Komünardların çoğu bunun son perde olduğunu biliyordu, ve beraberlerinde Paris'i de götürmekten zevk duyacaklardı. Çarşamba günü bir Ulusal Muhafızlar subayı adamlarını beraberce askeri gereç depolarını (ve kendilerini de) uçurmaya ikna etmeye çalışmıştı, böylece kendileri de toptan hepbirlikte göçüp gideceklerdi.

    Katliam haberleri yayıldıkça, kalabalık da Paris'te sürmekte olan katliamların intikamını almak üzere Rehinelerin idam edilmesi için baskı kurmaya başladı. Ferre, altısının teslim edilmesi emrini imzaladı. Komün tarafından atanan Hapishane Yöneticisi, kalabalığın listede adını görmediği için en çok istediği Başpiskoposun teslim edilmesini reddetti. Ferre'nin sekreteri aceleyle geri gelerek, listeye bir not ve de Başpiskoposun adını ekledi, ve böylece o da kurşuna dizildi.

    Bu sırada Paris'te hiçbir ayrım gözetmeyen bir boğazlama gerçekleşiyordu; her barikatın düşmesinin ardından, savunucuları duvarın dibine sıralanarak kurşuna dizliyordu; 300 kişi sığınmak maksadıyla Madelaine kilisesine girmelerinin ardından kurşuna dizildi. Saint-Soplice'in bitişiğindeki ilahiyat fakültesi hastaneye dönüştürüldü, Versailles birlikleri geldiklerinde bütün tıbbi personeli ve hastaları vurarak arkalarında 80 ceset bıraktılar; aynısı Beaujon hastanesinde de gerçekleşti. Latin Quarter'daki çarpışma iki gün sürdü, Salı ve Çarşamba günleri. Perşembe ve Cuma günü Komünardlar geriye itiliyordu, yavaş yavaş şehrin kontrolünü kaybediyorlardı.

    Cumartesi sabahı sisliydi ve yağmur ikinci gündür kesintisiz bir şekilde yağıyordu. Bugünün son çarpışmalarından birisi, aptalca tam bir savunma konumu edinemeyen 200 kadar Ulusal Muhafızın bulunduğu Pere-Lachise mezarlığında gerçekleşti. Ordu kapıyı havaya uçurarak içeri girdi ve yoğun yağmur ve sis altında mezarların çevresinde yüz yüze şiddetli bir çarpışma yaşandı. Çarpışmada ölmeyenler mezarlığın doğu köşesindeki duvarların önüne dizilerek kurşuna dizildiler, öldürmeler günlerce devam etti. En son barikat çeyrek saat kadar tek bir kişi tarafından savunuldu. Son kurşununu da ateşleyerek oradan uzaklaştı ve böylece 28 Mayıs Pazar günü Komün tamamen çökmüştü.

    Çarpışmalar sona erdiyse de silahlar susmamıştı. Versailles'in zaferi kısa bir zaman içinde ardından bir kan banyosu getirdi; Komün ile herhangi bir şekilde ilişkisi olan veya yanlış zamanda yanlış bir yerde bulunan herkes kurşuna dizildi. Paris'te bulunan herkes bir şüpheli, hatta suçlu idi. Subayların bu tepkisi Fransız ordusu içinde gerçekleşen sağa kaymayı göstermektedir.

    Mayıs'ın son haftası içinde, Fransa-Prusya muharebelerinin herhangi birisinde ve Fransız Tarihi'nin önceki katliamlarında ölenlerden çok daha fazla kişi öldü. Fransız devriminin terörü bir buçuk yıl içinde ardında 19.000 ölü bırakmıştı. Tam bir rakam olmasa da, Versailles'in 900 ölü ve 6.500 yaralı kaybının karşısında, komün süresince bölgede 30.000 Parisli öldürülmüştü.

    Louise Michel'in de aralarında bulunduğu 50.000 kişi tutuklanmıştı. Davası sırasında, "özgürlük için çarpan her kalbin sadece ufak bir çıkışı var gibi gözüktüğü için, ben de kendime düşeni talep ediyorum" diyerek kurşuna dizilmesini talep etti. Bunun yerine, diğer 4.500 kişiyle beraber Fransa'nın Avustralya kıyısındaki kolonisi Yeni Kaledonya'ya sürgün edildi. Pekçoğu hapishanede veya yolda öldü. Kaçanlar İsviçre, Belçika, Britanya veya daha uzağa sürgüne gitti. İkisi Britanya'da Marks'ın kızlarıyla evlendi. Marks'ın Engels'e yazdığı üzere, "Longuet Proudhoncu, Lafargue ise en son Bakuninci. İkisini de şeytan görsün".

    Dokuz yıl sonra genel af ilan edildi. Bu, Belleville'nin sosyalist vekili olarak Komün'ün eski üyesi olan, ayakkabı yapımcıları seçimlerinde doruğa çıkan, cumhuriyetçilerin ve 'sosyalistlerin' seçim zaferinin sonucuydu. [Bunun] hemen öncesinde 25.000 insan sosyalistlerin çağrısına uyarak, Pierre-Lachaise Duvarı önünde polis saldırılarına rağmen ilk anma gösterisine katılmıştı.
     

    Komün'ün Mirası

    Komün'ün yenilgisinin ilk sonuçları, son haftanın kan dökülmesini takiben ortaya çıkan ağır bir baskı dönemine maruz kalan Fransız Emek hareketi açısından felaket olmuştu. Paris 5 yıl boyunca sıkıyönetim altında kaldı ve Enternasyonal yasadışı ilan edildi. Yeni siyasi güçleriyle donanmış olarak, polis ağır cezalara çarptırılan siyasi eylemcileri toplamakla meşguldü. Enternasyonal pratikte ortadan yok olmaya zorlanmıştı. İşçi sınıfının önde gelen eylemcileri ya ölmüştü, ya hapise atılmıştı ya da sürgüne gönderilmişti.
     

    Çeviri: Anarşist Bakış



    Kaynak: "Paris Commune".
    Anarşist Yazın Ana Sayfa --->
    1