KISIM D.06
ANARŞİSTLER MİLLİYETÇİLİĞE KARŞI MIDIR?


Soruyu yanıtlamaya başlamak için öncelikle milliyetçilikten [nationalism, ulusalcılık] ne anladığımızı tanımlamamız gerekiyor. Bu, çoğu insan açısından, bir kimsenin büyüdüğü yere, vatanına doğal bağlılığı demektir. Ancak, bu duygular açıktırki toplumsal bir boşluk içerisinde varolmazlar. Milliyet [nationality, tabiyet], Bakunin'in belirttiği ettiği üzere, "doğal ve toplumsal bir olgudur," çünkü "her insanın ve en küçük halk biriminin kendi karakteri, kendine özgü varoluş tarzı, kendine özgü konuşma, hissetme, düşünme ve hareket etme şekli vardır; ve bu özel durum milliyetin özünü meydana getirir." (The Political Philosophy of Bakunin, s. 325)

Belki de, neyi desteklediğimiz ve neyi desteklemediğimizi anlatmanın daha iyi bir yolu olarak, milliyet veya etnisite [ethnicity] (yani kültürel yakınlık [affinity, bağ, ilgi]) ile (devlet ve hükümetle sınırlı olan) milliyetçilik arasındaki ayrımı yapmak anarşistlerin yararına olacaktır --milliyetçilik özünde yıkıcı ve gericiyken, etnik ve kültürel yakınlık ise topluluğun, toplumsal çeşitlilik ve canlılığın kaynağıdır.

Böylesi bir çeşitlilik kutlanmalı ve kendi terimleriyle kendisini ifade etmesine müsade edilmelidir. Veya, Murray Bookvhin'in ifade ettiği üzere, "belli insanların kendi kültürel kapasitelerini özgür bir şekilde tam anlamıyla geliştirmeleri yalnızca bir hak değil, gerekli bir şeydir de. Eğer farklı kültürlerin oluşturduğu muhteşem mozaik modern kapitalizmin yarattığı büyük ölçüde kültürsüzleşmiş ve homojen dünyanın yerine almazsa, dünya aslında tekdüze bir yer olacaktır." ("Nationalism and the 'National Question'", Society and Nature, s. 8-36, Sayı 5, s. 28-29) Ancak, onun da uyardığı gibi, böylesi bir kültürel özgürlük ve farklılık milliyetçilikle karıştırılmamalıdır. Milliyetçilik, kültürel özgünlüğün ve vatan aşkının basitçe kabulünün ötesine geçen bir şeydir. Milliyetçilik, bir ulus-devlet [nation-state] yaratma aşkı veya arzusudur. Ve bu nedenden ötürü anarşistler, her şekliyle ona karşı çıkarlar.

Bu, milliyetçilik milliyet ile karıştırılmaz ve karıştırılmamalıdır demekter. Birincisi devlet ve seçkinlerin eylemlerinin bir ürünüyken, ikincisi ise toplumsal süreçlerin bir ürünüdür. Toplumsal evrim, yaşantıları ilk başta bu toplumsal gelişmeyi ortaya çıkaran bireylere zarar vermeden bir ulus devletin dar, sınırlayıcı hudutları içine hapsedilemez.

Devlet, gördüğümüz üzere, erkin toplandığı merkezi bir vücuttur ve bir toplumsal kuvvet tekelidir. Bu haliyle, yerelliklerin ve insanların özerkliğine önceden sahip olur; ve "millet" [nation] adına "milletler"in yaşayan, soluk alan gerçekliğini (yani insanları ve onların kültürlerini) tek bir yasa, tek bir kültür ve tek bir "resmi" tarihle ezer. Çoğu milliyetçilerin aksine, anarşistler neredeyse tüm "milletler"in aslında homojen olmadığının farkındadırlar, ve bu nedenle de uygulamada milliyetin fetihle yaratılmış bir harita üzerindeki çizgilerden çok daha geniş olduğunu düşünürler. Bu nedenle, milliyetçi hareketlerin genellikle savunduğu şekilde merkezi devleti daha küçük bir alanda yeniden yaratmanın, "ulusal sorunu" [national question] denilen şeyi çözemeyeceğini düşünüyoruz.

En nihayetinde, Rudolf Rocker'in söylediği gibi, "millet, devletin sebebi değil sonucudur. Millet devleti yaratmaz, devlet milleti yaratır." (Nationalism and Culture, s. 200) Her devlet, toplum içerisindeki ayrıcalıklı azınlıkların çıkarlarını savunmak ve güven altına almak için bazı yöneticilerin topluma dayattıkları suni bir mekanizmadır. Milliyetçilik, devlete ortak bir dil, etnisite ve kültürel yakınlık sahibi olan insanların bağlılığını kazandırarak devleti kuvvetlendirmek üzere yaratılmıştır. Ve eğer ortak bağlılıklar varolmazsa, devlet eğitimi kendi ellerinde merkezileştirerek, "resmi" dili dayatarak ve hudutları dahilindeki insanların kültürel farklılıklarını ezerek bunları yaratacaktır.

Böylece, yabancı baskısının yerini içerden-kaynaklanan bir baskının aldığı başarılı "milli kurtuluş" hareketlerinin aşina görüntüsüyle karşılaşırız. Devlet gücünü ele geçirmeye dayanması nedeniyle milliyetçiliğin gücü yerli yönetici sınıfların ellerine teslim etmesi şaşırtıcı değildir. Sonuçta, Milliyetçilik (belli bir "millet"in büyük çoğunluğunu oluşturan) işçi sınıfına asla özgürlük veremez. Dahası, milliyetçilik, tüm herkesin (aynı "millet"in üyeleri olarak) güya ortak olan çıkarlar etrafında birleşmesi gerektiğini söyleyerek --aslında hiyerarşiler ile sınıfların varlığı yüzünden hiçbir ortaklık bulunmamaktadır-- sınıf farklılıklarını gizler. Bunun işlevi, yerli seçkinlerin "kendi" milletini, kendi ülke insanlarını yönetme ve sömürme tutkularını engelleyen emperyalizme karşı kızgınlıklarına kitlesel bir destek tabanı inşa etmektir:

"{Milliyetçiliği tartışırken} milletin eteklerinin ardına gizlenen, kitlelerin saflığının ardına gizlenen ayrıcalıklı bir azınlığın örgütlü bencilliğiyle başa çıkmamız gerektiğini asla unutmamalıyız. Milli çıkarlardan, milli sermayeden, milli çıkar alanlarından, milli onurdan, ve milli ruhtan bahsedip duruyoruz; ancak tüm bunların ardında, milletin kendileri için sadece kişisel açgözlülüklerini ve siyasi güce ilişkin planlarını dünyanın gözlerinden gizlemek için rahat bir örtü olduğu güç-aşığı siyasetçiler ile para-aşığı iş adamlarının bencil çıkarlarının yattığını unutuyoruz." (Rudolf Rocker, Op. Cit., s. 252-2)
Üstelik, adaletsizliği ve baskıyı meşrulaştırmak ve bireylerin kendi yaptıkları şeylerin kirini ellerinden temizlemeye imkan vermek anlamında, Millet fiilen Tanrı'nın yerini almıştır. Rocker'ın (Bakunin'i çağrıştırır şekilde olduğunu belirtmeliyiz) dediği üzere, "millet örtüsü altında herşey gizlenebil"mektedir. "Milli bayrak her türlü adaletsizliğin, insanlık dışılığın, yalanın, zorbalığın, suçun üzerini örter. Milletin kolektif sorumluluğu bireylerin adalet duygusunu öldürür, ve insanı yapılan adaletsizlikleri küçümseyecek bir noktaya getirir; hatta bunlar milletin çıkarları doğrultusunda övgüye değer birer hareket olarak bile gözükebilir." (Op. Cit., s. 252) (gelecekte belki de, hareketlerimizin kişisel sorumluluğundan kaçmak için milletin tanrının yerini alması gibi, ekonomi de devletin yerini mi alacak? Bunu yalnızca zaman gösterecektir, ancak baskı ve sömürüyü meşrulaştırmak amacıyla geçmişte "durumun gerekleri" ve "milli çıkarlar"[ın kullanılması] gibi, artık "ekonomik etkinlik" sıklıkla kullanılıyor).

Bu nedenle, anarşistler, verili bir milleti meydana getirenlerin çıkarlarına ve onların kültürel kimliklerine zararlı olduğu için tüm biçimleriyle milliyetçiliğe karşı çıkarlar. Ancak, anarşistler, emperyalizm (yani, bir ülkenin yönetici sınıfının başka
bir ülkenin insanlarına ve toprağına hakim olduğu dışsal hakimiyet durumu --bakınız Kısım D.5) dahil olmak üzere tüm sömürü ve baskı biçimlerine karşıdırlar. Milliyetçiliği reddederken, anarşistlerin bu tür bir hakimiyete karşı çıkan milli kurtuluş mücadelelerine de zorunlu olarak karşı çıkmaları gerekmez (ayrıntılar için bakınız Kısım D.7). Ancak, ırksal, kültürel veya etnik "üstünlük" veya "saflık" kavramlarından hareket eden veya kültürel farklılıkların bir şekilde biyoloji "kökenli" olduğuna inanan milli "kurtuluş" hareketlerinin anarşistlerden destek görmediğini belirtmeye bile gerek yoktur.


Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "D.6 - Are Anarchist against Nationalism?", Anarşist Sıkça Sorulan Sorular.


Anarşist Yazın Ana Sayfa --->
1