Zaman
Zamanın
birinde bir kasabada yasayan dunyalar guzeli bir kiz varmis.
Bu kiz oyle guzelmis ki cok uzak sehirlerden ve ulkelerden cok
zengin,
cok yakisikli, asil pek cok delikanli onu gormeye gelirmis.
Kendisiyle
evlenmek isteyen nice prensi nice sovalyeyi reddeden guzel kiz
kimseleri begenmezmis. Bu arada ayni kasabada yasayan ve bu kiza
asik olan genc bir delikanli da bu kizi istemis. Ama kiz onu da
reddetmis.
Aradan uzun yillar gecmis. Bizim delikanli kasabadan ayrilmis.
Kendine
baska bir hayat kurmus ve evlenmis, coluk cocuga karismis. Bir
gun yolu
bir zamanlar yasadigi guzel, kucuk kasabaya dusmus. Orada
tanidik birine
rastladiginda aklina bir zamanlar orada yasayan dunyalar guzeli
kiz gelmis
ve ona ne oldugunu sormus. Yasli adam onunde gul bahcesi olan
bir evi
gostererek kizin evlendigini soylemis. Bizimki bir zamanlar
herkesi
reddetmis olan kizin kocasini pek merak etmis. Bir gun gizlenip
kocasini evden cikarkengormos. Kizin kocasi sisman, kel ve
cirkin
mi cirkin bir adammis. Üstelik zengin bile degilmis.cok merak
eden
adam kocasi gittikten sonra evin kapisini çalmis. Kiz kapiyi
acinca
kendini tanitmis ve neden boyle bir adamla evlenmis oldugunu
sormus.
Kiz da ona arkasindaki gul bahcesinden en guzel gul koparip
getirirse cevabi verecegini bu arada tek sartinin bahcede
ilerlerken
geriye donmemesi oldugunu soylemis.
Adam da bunun uzerine yuzlerce guzel gulun oldugu bahcede
ilerlemeye
baslamis. Birden cok guzel sari bir gul gormus. Tam ona dogru
egilirken
biraz ilerde kocaman pempe bir gul gozune carpmis. Tam ona
uzanirken
daha ilerde muhtesem guzellikte kirmizi bir gul goncasi gormus.
Derken
bir de bakmis ki bahcenin sonuna gelmis ve mecburen oradaki bir
gul
koparip kiza goturmus. Bahcenin en guzel gulun getirmesini
beklerken
kiz bir de ne gorsun yapraklari solmus ciliz bir gul. Bunun
uzerine adama
donen kiz soyle demis;
- "Bak gordun mu? Her zaman daha iyisini bulmak isterken omur
gecer ve
sen en kotusune razi olmak zorunda kalirsin. Bu yuzden genclik
gitmeden
elindekiyle yetinebilmeyi ogrenmek gerekir."
Kan rengi, kipkirmizi güllere bayilirdi... Zaten onlarla adasti...
Adi:Gül... Kocasinin sevgili Gül'ü... Her yil evlilik
yildönümünü kapinin önünde buldugu enfes fiyonklarla süslü kucak
dolusu kirmizi güllerlekutlardi. Hiç aksamadan. Hatta, eşini
kaybettigi yil dahi kapisi çalinmis gülleri kucagina
birakilmisti,küçük bir kartla birlikte;"Seni geçen sene bugünden
daha çok seviyorum..." Birden bunlarin son gülleri oldugunu
düsündü. Önceden ismarlanmis olmaliydi. Ölecegini nereden
bilebilirdi?.. Zaten herseyi daha önceden planlamayi ve yapmayi
severdi. Gülleri özenle içeri tasidi. Saplarini kesti, vazoya
yerlestirdi. Vazoyu da konsolun üzerine, esinin f otografinin
yanina koydu. Orada kocasinin koltuguna oturup saatlerce gülleri
ve fotografi seyretti. Sessizce......... Bitmek bilmeyen bir yil
geçti. Yapayalniz ve hüzün dolu bir yil... Sonra bir sabah kapi
çalindi tipki eski günlerdeki gibi... Kipkirmizi gülleri,
üzerinde küçük kartiyla birlikte esikteydi. Evlilik yildönümünü
kutluyordu. Gülleri içeri aldi.Şaşkınlık içinde dogru telefona
kostu. Çiçekçi dükkanini aradi. Onu bu kadar üzmeye kimin hakki
vardi?... "Biliyorum" dedi çiçekçi... "Esinizi geçen yil
kaybettiniz...Telefon edeceginizi de biliyordum... Bugün size
gönderdigim gülleri çok önceden ismarlamis, parasini da ödemisti.
Hep böyle yapardi zaten... Hiç sansa birakmazdi. Dosyamda
talimat var. Bu çiçekleri size her yil gönderecegim. Bir de özel
kart vardi, kendi el yazisiyla.Bilmeniz gerek diye düsünüyorum....
Ölümünden sonra çiçeklere ilistirmemi istedigi kart..." Gül
hiçkiriklar içinde tesekkür ederek telefonu kapatti. Parmaklari
titreyerek zarfi açti... "Merhaba sevgilim" diye basliyordu
kart... "Güller, senin kapiyi açmadigin güne dek gelmeye devam
edecek. O gün çiçekçi beş ayri zamanda gelip kapiyi çalacak, eve
dönüp dönmedigini kontrol edecek.Besinciden sonra emin olarak
gülleri ona verdigim yeni adrese getirip, seninle yeniden ve
ebediyyen kavustugumuz yere birakacak...."
Bir kadın, evinden dışarı çıkar ve uzun beyaz sakallı 3
tane yaşlı adamın evinin önünde oturduklarını görür. Onları
tanımaz. "Ben sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız" der. "Lütfen
içeriye gelin ve birşeyler yiyin."
"Evin erkeği içerde mi?" diye sorarlar adamlar. "Hayır" der
kadın. "O dışarıda." "Öyleyse içeri gelemeyiz" diye cevap
verirler. Aksam olup kadının kocası eve geldiğinde , kadın
başından geçenleri kocasına anlatır. "Git onlara söyle ben
evdeyim içeri gelebilirler" der.
Kadın dışarı çıkar ve onları içeri davet eder. "Hepimiz aynı
anda içeri girmeyiz." der yaşlı adamlar.
kadın öğrenmek ister; "Niye giremezsiniz?" . Yaşlı adamlardan
bir tanesi açıklar:
"Onun adı ZENGIN" der bir arkadaşını gösterir, ve bir diğerini
işaret eder " O BASARI, ben ise SEVGI." Sonra ekler; "Simdi,
içeri gir ve kocanla konuş hangimizi evinizde istersiniz".
Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyunca
neşelenir. "Ne güzel!!" der ,"Madem öyle, Zengini içeri
çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun." Karısı itiraz eder;
"Canım, niçin Başarıyı çağırmıyoruz?"
Bu sırada konuştuklarını evin diğer köşesinde bulunan gelinleri
duyar. Zıplayarak gelir ve kendi fikrini söyler. "Sevgiyi
çağırsak daha iyi olmaz mi? Evimiz sevgiyle dolar!"
"Gelinimizin önerisini dikkate alalım" der adam karısına.
"Dışarı çık ve Sevgiyi bizim misafirimiz olması için davet et."
Kadın dışarı çıkar ve 3 yaşlı adama sorar ;
"Hanginiz Sevgi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol".
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye baslar. Diğer iki yaşlı
adamda onu takip ederler. Kadın şaşırmış bir şekilde Zengin ve
Başarıya sorar ; "Ben sadece Sevgiyi davet ettim, siz niye
geliyorsunuz?"
Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler;
"Eğer Zengin' i yada Başarıyı davet etmiş olsaydın diğer ikisi
dışarıda kalırdı, ama sen Sevgiyi davet ettin, O nereye giderse
bizde oraya gideriz. Nerede Sevgi var ise, orada Başarı ve
Zenginlik de vardır...!!!
Bir zamanlar bir kralın aklına söyle bir düşünce
geldi:
"Eger bir ise ne zaman baslayacagımı; kimi dinleyecegimi ve
yapmam gereken en önemli seyin ne oldugunu bilseydim, girdigim
her isi basarırdım."
Aklina böyle bir fikir düsünce, kralligin dört bir yanina, kim
kendisine her is için en uygun vakti, bu is için en gerekli
kisinin kim oldugunu ve yapilmasi gereken en önemli seyin ne
oldugunu ögretirse ona büyük bir mükafat verecegini ilan etti.
Bilgeler kralin huzurunda toplandi, fakat sorulara verdikleri
cevaplar birbirinden tamamen farkli çikti.
ilk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin dogru vaktini
bilmek için önceden günlerin, aylarin, yillarin yer aldigi bir
takvim hazirlamak ve siki sıkıya buna uyarak yasamak gerektigini
söylediler. "ancak böylece" dediler "her sey tam zamaninda
yapilabilir". Digerleri ise her hareketin dogru vaktine önceden
karar verilemeyecegini, kisinin kendisini bos eglencelere
kaptirmayip, hep daha önce olmus olaylari izleyerek en
lüzumlusunu yapabilecegini iddia ettiler. Bu defa baska
bilginler de kral neler olup bittigine ne kadar ederse etsin,
tek bir kisinin her hareket için en uygun vakte karar vermesinin
imkansiz oldugunu; kralin, her seyin en uygun vaktini tespitte
ona yardim edecek bir bilge kisiler konseyi kurmasi gerektigini
söylediler. Fakat bu defa da baska bilginler; "Bir konseyin
önünde beklemesi imkansiz bazi seyler vardir, bu islerin yapilip
yapilmayacagina ancak tek bir kisi aninda kara verebilir"
dediler. "Buna karar vermek içinse neler olacagini önceden
bilmek gerekir. Neler olacagini önceden bilenler de yalnizca
sihirbazlardir. Dolayisiyla her hareketin dogru vaktini bilmek
isteyen, sihirbazlara danismalidir.
ikinci soruya da ayni sekilde türlü türlü cevaplar geldi. Kralin
en fazla ihtiyaç duydugu, en gerekli kisiler bazilarina göre
danismanlar; bazilarina göre papazlar; bir kismina göre
hekimler; daha baska bir kismina göre ise savasçilardi.
Üçüncü soruya, yani en önemli isin ne oldugu konusuna gelince;
bazilari dünyadaki en önemli seyin bilim oldugunu söyledi. Bir
kismi savasta ustalasmak; daha baskalari da dinî ibadet dediler.
Bütün cevaplar birbirinden farkli çikinca, kral bunlarin
hiçbirisini kabul etmeyip hiç kimseye de ödül vermedi. Ama halâ
dogru cevaplari aradigi için, bilgeligiyle ünlü bir münzeviye
danismaya kara verdi. Münzevi, hiç ayrilmadigi bir agaç
kovugunda yasar, yanina sade halktan baskasini kabul etmezdi. Bu
yüzden kral üstüne sade elbiseler giyerek kendisini halktan biri
gibi göstermeye çalisti ve yola düstü. Münzevinin kovuguna
yaklastiklarinda atindan indi ve muhafizini da geride birakip
yola devam etti. Kral yaklasirken münzevi kovugunun önüne çiçek
tarhlari kaziyordu. Krali gördü, selamlayip kazmaya devam etti.
Münzevi mecalsiz ve zayif birisiydi; küregini topraga her
sokusunda bir parçacik toprak çikariyor, soluk soluga kaliyordu.
Kral yanına gelip söyle dedi : "Ey bilge münzevi, size üç
sorunun cevabini sormak için geldim. Dogru seyi dogru zamanda
yapmayi nasil ögrenebilirim? En fazla muhtaç oldugum,
dolayisiyla digerlerinden fazla ilgi göstermem gereken insanlar
kimdir? En önemli ve her seyden önce kendimi verecegim isler
nelerdir?" Münzevi krali dinledi, ama cevap vermedi. Avuçlarina
tükürüp kazmaya devam etti. "Yoruldunuz" dedi kral, " Küregi
bana verin de biraz dinlenin." Münzevi, "Sagolun" diyerek küregi
krala verip yere oturdu. Kral iki tarh kazdiktan sonra durup
sorularini tekrarladi. Münzevi yine cevap vermedi; bu defa ayaga
kalkti, elini kürege uzatti ve söyle dedi: "Biraz dinlenin; bir
parça da ben çalisayim." Fakat kral küregi ona vermeyip kazmaya
devam etti. Bir saat geçti, bir saat daha. Günes, agaçlarin
ardindan batmaya basladi; sonunda kral küregi topraga saplayip
söyle dedi: "Ey bilge kisi, senin yanina sorularima bir cevap
bulmak için geldim. Eger cevap vermeyeceksen, söyle de evime
gideyim". Münzevi, "Buraya kosarak birisi geliyor" dedi, "bakalim
kim?" Kral arkasina döndügünde bir adamin kosarak kendilerine
dogru geldigini gördü. Adamin karnina bastirdigi ellerinin
altindan kan siziyordu. Kralin yanina ulasinca, kendinden
geçercesine inledi, sonra da bayilip yere düstü. Kral ve
münzevi, hemen adamin üstündeki elbiseleri çikardilar. Karninda
büyük bir yara vardi. Kral yarayi elinden geldigince yikadi,
mendiliyle ve münzevinin havlusuyla sardi. En sonunda kan durdu,
adam kendisine gelince içecek bir sey istedi. Kral dereden taze
su getirip ona verdi. Bu arada aksam olmus hana sogumustu. Kral,
münzevinin de yardimiyla yarali adami kovuga tasiyarak yataga
yatirdi. Yataga uzanan adam gözlerini kapatip derin bir uykuya
daldi. Kral, kosusturmadan ve yapmis oldugu islerden öylesine
yorulmustu ki esige çöktü ve uyuyakaldi; kisa yaz gecesi boyunca
deliksiz bir uyku çekti. Sabah uyaninca nerede oldugunu, yatakta
uzanmis ve canli gözlerle dikkatle kendisine bakan yabancinin
kim oldugunu uzun süre hatirlayamadi. Kralin uyandigini ve
kendisine baktigini gören adam; "Beni affedin" dedi, zayif bir
sesle. Kral, "Sizi tanimiyorum, üstelik affedilecek bir sey
yapmadiniz ki" dedi. "Siz beni tanimiyorsunuz, ama ben sizi
taniyorum" dedi adam. "Ben, kardesimi astirdiginiz ve mallarini
elinden aldiginiz için sizden öç almaya yemin etmis bir
düsmaninizim. Tek basiniza münzeviyi görmeye gittiginizi
ögrendim ve dönerken yolda sizi öldürmeye karar verdim. Ama
aksam oldugu halde dönmediniz. Ben de sizi arayip bulmak için
pusulaya yattigim yerden çikinca muhafizlariniza rastladim, beni
taniyip yaraladilar. Onlardan kaçtim, fakat yaramdan çok kan
akiyordu. Yarami sarmasaydiniz kan kaybindan ölürdüm. Ben sizi
öldürmek istedim, siz ise hayatimi kurtardiniz. Eger yasarsam
simdiden sonra en sadik köleniz olup size hizmet edecegim ve
ogullarima da ayni seyi emredecegim. Affedin beni." Kral,
düsmaniyla bu denli kolay baristigi ve onun dostlugunu kazandigi
için çok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayip usaklarini ve kendi
doktorunu gönderip onun tedavisini yaptiracagini söyledi, ayrica
mallarini iade edecegine de söz verdi. Yarali adamla vedalasan
kral, kapinin önüne çikip münzeviyi aradi. Gitmeden önce, sormus
oldugu sorulara cevap vermesini bir kez daha rica etmek
istiyordu. Münzevi disarda, bir gün önce kazmis olduklari
tarhlara çiçek tohumlarini ekiyordu. Kral ona yaklasti ve söyle
dedi: "Sorularima cevap vermeniz için size son defa yalvariyorum!"
yorgun dizlerinin üstünde çömelmeye devam eden münzevi,
gözlerini kaldirip krala bakti ve, "Cevabinizi aldiniz" dedi. "Nasil
aldim? Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu kral. "Anlayamiyorsunuz"
diye cevapladi münzevi. "Dün eger benim dermansizligima acimayip
su tarhlari kazmasaydiniz, gidecek ve su adamin saldirisina
ugrayacaktiniz ve yanimda kalmadiginiza pisman olacaktiniz. Yani
en önemli vakit, tarhlari kazdiginiz vakitti; en önemli kisi
bendim ve en önemli isiniz bana iyilik yapmakti. Daha sonra bu
adam yanimiza kosarak geldiginde, en önemli vakit onunla
ilgilendiginiz vakitti, çünkü eger onun yaralarini sarmasaydiniz,
sizinle barismadan ölecekti. Dolayisiyla en önemli kisi oydu, en
önemli is de onun için yaptiklarinizdi." "Bundan sonra su
gerçegi unutmayin: Tek önemli vakit vardir, içinde bulundugunuz
an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir
sey gelebilir. En önemli kisi, kiminle beraberseniz odur, zira
hiç kimse bir baskasiyla bir daha görüsüp görüsmeyecegini
bilemez; ve en önemli is iyilik yapmaktir, çünkü insanin bu
dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur."
KUCUK
RUH'UN HIKAYESI
Gunun birinde kucuk Ruh heyecan icinde Tanri'ya gider ve ona"Ben
kim oldugumu biliyorum"der.
Tanri;"Peki sen kimsin?"der.
Kucuk Ruh "Ben Isigim"der.Ve Tanri"Dogru sen ISIKSIN!"der.
Kucuk Ruh bir an dusunur ve "Ama ben Isik OLMAK istiyorum"der. "Isik
oldugumu biliyorum ama Isik olmayi kendim deneyimlemek
istiyorum.Kendi deneyimlerimle bilmek istiyorum."der.
Tanri" Oh anladim,sen halihazirda oldugun seyi deneyimlemek
istiyorsun."der.
Kucuk Ruh"Evet istedigim budur,Kendimi Isik deneyimlemek
istiyorum-sadece bilmek yetmiyor.Isik olmayi yasamak istiyorum."
"Bunu anlayabiliyorum."der Tanri,"Ancak bu zor bir is.Cunku
yarattigim Isiktan baska birsey yok ortada,ve senin Isigin
gunesin icindeki bir mum gibi,sen orada milyarlarca ve
milyarlarca baska mumlarin arasindasin ve hepiniz birlikte
gunesi olusturuyorsunuz.Bu mumlardan bir tanesi dahi olmazsa
gunes de olmaz.Isiklarin arasinda isigini farketmek istiyorsan
bu oldukca karisik bir bilmece."
"Iyi ama sen Tanri'sin,bir cozum bulursun"der kucuk Ruh.
"Dusundum ve buldum"der Tanri bir sure sonra."Kendini Isiklarin
icinde bir Isik olarak farketmen imkansiz olduguna gore,seni
olmadigin bir seyle kusatacagiz ve bunun adini karanlik
koyacagiz.Seni senin tam ziddin olan bir seyle sararak ne kadar
parlak bir Isik oldugunu deneyimlemeni saglayacagiz."
Kucuk Ruh"Tamam ben karanligi getirmeye raziyim,boylece Isik
olabilecegim."der. Tanri"Bunu senin icin istedim.Seni karanlikla
kusatacagim ama kendini kusatilmis buldugun an yumrugunu
kaldirip goklere kufretme,sadece karanligi aydinlatan bir Isik
ol ki dokundugun yasamlarin hepsi de senin ne oldugunu
bilebilsinler.Insanlarin onunde parlamalisin ki onlar da kendi
isiklarinin yansimalarini gorebilsinler."der.
"Bunu sahip oldugun ilahi vehcelerin herhangi biri ile
yapabilirsin.simdi yasam formu ucunde iken 'Ruh Amaci' olarak
sectigin ve yasamlar boyunca secmeye devam edecegin
vehcelerimden birini dikkatlice sec.Iyi ve akilli bir secim
yap."
Kucuk Ruh buyuk bir heyecanla "Yani onumdeki yasam icin
Mutluluk,Nese,Akil,Baris,Sevgi yada baska birsey olabilirmiyim?"diye
sorar.
"Haklisin"der Tanri.
"Sectim"diye bagirir kucuk Ruh,"Bagislamayi deneyimlemek
istiyorum."
Tanri"Evet bu senin icin buyuk bir gun,Bagislama olmayi sectin
ve olacaksin.Yalniz bir sorun var,ortada bagislanacak kimse
yok."
"Hic kimse yok mu?"der kucuk Ruh.
"Etrafina bir bak.Senden daha az mukemmel,daha az parlak kimse
goruyormusun?"
Kucuk Ruh doner ve evrenin dort bir yanindan olan biteni
seyretmeye gelen diger Ruhlara bakar.Tek gorebildigi hepsinin de
en az kendi kadar mukemmel,parlak ve buyuk oldugudur.
"O zaman ben kimi bagislayacagim?Benden daha az mukemmel bir
varlik yoksa ortada ben mukemmelligi nasil deneyimleyecegim?diye
sorar. Tam o sirada bir Ruh kalabaligin onune cikar dostca."Uzulme
beni bagislayabilirsin."der.
Kucuk Ruh"Sen kimsin"der.
Dost Ruh"Ben kalabaligin icinden herhangi biriyim,sadece bir
adim one cikmayi sectim.Sana onundeki yasam sureci icinde
bagislanacak birisini temin edecegim,sana oyle birsey yapacagim
ki sen de bagislamayi deneyimleyeceksin."
"Ne,ne yapacaksin?Nasil yapacaksin?"diye sorar kucuk Ruh heyecan
icinde. "Neden bunu yapacaksin?Sen de en az benim oldugum gibi
tam bir guzelliksin,Isigin parlak kisiliginin simgesi olarak
parildarken neden boyle birsey yapasin ki?Titresimlerinin hizi
sana oyle bir parlaklik kazandiriyor ki gozlerimi
kamastiriyorsun.Bu titresim duzeyini yavaslatmak istemeni
anlayamiyorum.Boyle korkunc birseyi yaparak kendini niye
agirlastirasin ki?"
"Cunku"der dost Ruh"Bunu yapacagim,cunku seni seviyorum.Oyle
sasirmis bakma bana...Hatirlamiyormusun sen de benim icin
aynisini yapmistin.Bu kadar cabuk mu unuttun?Hatirlasana seninle
hersey olduk.Yukarisina da ciktik,asagisina da indik, soluna
sagina,oncesine sonrasina gittik.Herseyin iyi ve kotu yanlari
olduk.Her ikimiz de bir digerimiz icin bir diger yani olusturduk.Mutlaka
hatirlarsin sen benim katilim,ben de senin katilin olmadik
mi?Evet bir noktada haklisin.Titresimimi senin tanimladigin
sekilde dusurmek hic de kolay olmayacak,ama olsun, ben de senden
bir baska yasam sureci icin benzer birsey isterim....yeter ki
sen Bagislama olabil.
"Ne istersen yaparim"der kucuk Ruh."Kendimin ne oldugunu
deneyimlemek icin ne gerekirse yaparim.Soyle karsiliginda ne
istiyorsun?"
Dost Ruh soyle der"Sana vursam da,yuzune tukursem de,sana
olabilecek en buyuk kotulugu yapsam da,ayni anda gercekten KiM
oldugumu animsa.Eger beni simdi oldugu gibi unutursan, bende
kendimi hatirlayamam.Daha da kotusu sende kim oldugunu unutursan
bize bunu hatirlatacak bir ucuncuye ihtiyac duyariz....."
Evet hikaye bu kadar ama buraya kadar geldiginize gore siz de
kim oldugunuzu hatirlama yolundasiniz.
Siz hangi vehceyi ya da hangi vehceleri deneyimlemek icin bu
yasami yasiyorsunuz?Bunun icin size yardim eden Varliklari
farkediyormusunuz?
KALBE SEVGİ YÜKLEME
Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne
yapmam gerekiyor?
Yetkili: İlk adım olarak KALBİM dosyanızı açmanız gerekiyor.
Açtınız mı?
Müşteri: Evet. Ancak su anda GEÇMİŞACILAR.EXE, DÜŞÜNDÜKÇE.EXE,
HASRET.EXE ve GÜCENME.EXE isimli
programlar da çalısıyor. Onlar
çalısırken SEVGİ yükleyebilir miyim?
Yetkili: Problem değil. Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak
sisteminizden
GEÇMİŞACILAR.EXE 'yi silecektir. Bir süre daha geçici
hafızanızda kalabilir ama artık
diğer programlar etkilemeyecektir. SEVGİ er geç DÜSÜKGUVEN.EXE
'yi silerek
YÜKSEKGÜVEN.EXE isimli bir modül yükleyecektir. Ancak, siz
HASET.EXE ve GÜCENME.EXE 'yi
mutlaka kapatmalsnz. Bu programlar SEVGİ 'nin yüklenmesine engel
olur. Onları
kapatabilir misiniz lütfen?
Müşteri: Tamam, kapattım. SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye
başladı Bu normal mi?
Yetkili: Evet ama unutmayn ki bu sadece bir temel program. Üst
versiyonlarının
yüklenmesi için başka KALP 'ler ile bağlantı kurmanız gerekiyor.
Müşteri: Ooooops...Daha şimdiden bir hata mesajı verdi. Ne
yapmam gerekiyor?
Yetkili: Mesaj ne diyor?
Müşteri: Hata 412-program iç sistemde çalışmıyor. Bu ne demek?
Yetkili: Endişelenmeyin.Bu sıradan bir problem. SEVGİ
programının başka kalplerde
çalışmaya hazır olduğunu ama henüz sizin kalbinizde çalmadığını
söylüyor.bu komplike
programcılık terimlerinden biri , ama daha sade bir dille
"Programın başkalarının
Sevebilmesi için öncelikle sizin kendi sisteminizi sevmeniz
gerektirir" anlamına gelir.
Müşteri: Yani ne yapmam gerekiyor?
Yetkili: KENDİNİKABULLENME isimli dosyanın altındaki
KENDİNİAFFETME.DOC,
KENDİNEGÜVENME.TXT, DEGERBİLME.TXT ve iYİLİK.DOC isimli
dosyalarn üzerine tıklayıp
hepsini "KALBİM" dosyasna kopyalayın. Bir de KENDİKENDİNEKIRİTİK.EXE
'yi tüm dosyalardan
ve daha sonra da çöp kutunuzdan silerek tamamıyla yok olduğundan
emin olun.
Müşteri: Başardım. Hey! KALP 'im gerçekten tertemiz dosyalarla
doluyor. GÜLÜMSEME.MPG şu
anda monitörümde oynuyor ve SICAKLIK.COM, BARIŞ.EXE ve
MEMNUNİYET.COM KALP 'imin içine
kopyalanyor.
Yetkili: O zaman SEVGİ yüklendi ve çalışıyor. Şu andan itibaren
her şeyle başa
çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan son bir
şey...
Müşteri: Nedir?
Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini
tanıtın herkese
verin. Karşılığında onlar da başkalarıyla paylaşacak ve
sonucunda size tertemiz
modüller geri dönecektir. Iyi bayramlar.
Müşteri: Size de!
ZAMAN AKIP GEÇİYOR
Daha henüz 18 yasindaydi, ama hayatinin sonundaydi. Tedavisi
mümkün
olmayan ölümcül bir kansere yakalanmisti. Kahir içinde eve
kapatmisti
kendini Sokaga çikmiyordu. Annesi.. bir de kendisi... O kadardi
bütün
hayati...Bir gün fena halde sikildi, dayanamadi, atti kendini
sokaga...
Bir yigin vitrinin önünden geçti. Tam bir cd satan dükkanida
geride birakmisti ki, bir an durdu. Geri döndü, kapidan içeri
girdi,
gözüne hayal mayal takilan kiza bir kere daha bakti. Kendi
yaslarinda
harika bir genç kizdi tezgahtar...
Hani ilk bakista ask derler ya öyle takilip kalmisti.. Içeri
girdi.
Kiz gülümseyerek kostu ona.. "Size nasil yardim edebilirim"
diye...
Nasil bir gülümsemeydi o hemen oracikta sarilip öpmek istedi
kizi....
Kekeledi geveledi, sonra evet diyebildi Rastgele bir plagi
isaret ederek... Evet su cd'yi sara misiniz?
Kiz cd yi aldi içeri gitti. Paketleyip getirdi.
paketi aldi, dükkandan çikti ve eve döndü. paketi açmadan
dolabina atti.
Ertesi sabah yine gitti bir cd isaret etti paketlenmis cd yi
alip eve döndü günler böyle geçip giderken annesine açildi
annesi
"Git konus, ne var bunda" dedi
Ertesi sabah cesaretini toplayip yine o dükkana gitti bir cd
isaret etti kiz cd yi paketlemeye gidince ona bir not yazip
kasanin yanina
birakti("sizinle bir gece çikabilirmiyiz") Sonra paketi alip
dükkandan çikti.
Iki gün sonra evin telefonu çaldi arayan tezgahtar kizdi.
telefona
annesi çikti delikanliyi istedi. Notu daha yeni bulmustu. Anne
agliyordu:
"Duymadiniz mi" dedi Onu dün kaybettik.....
Cenazeden birkaç gün sonra, anne oglunun odasina girebilmisti.
dolabi açti orada açilmamis bir sürü paket buldu.
Paketlerden birini aldi, oglunun yatagina oturdu ve bir tanesini
açti.
Paketten bir cd ve birde not çikti notta söyle yaziyordu:
"merhaba sizi öyle tatli buldumki.. daha yakindan tanimak
istiyorum.
bir aksam birlikte çikalim mi? Sevgiler Jacelyn
Anne bir paket daha açti. Ondada bir cd ve bir not vardi:
"Siz gerçekten çok tatli birisiniz, hadi beni bu gece davet edin
artik..
DUYGU ADASI
Bir zamanlar, bütün duygularin üzerinde yasadigi bir
ada varmis: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm digerleri,
Ask dahil. Bir gün, adanin batmakta oldugu, duygulara
haber verilmis. Bunun üzerine hepsi, adayi terketmek
için sandallarini hazirlamislar. Ask, adada en sona
kalan duygu olmus, çünkü mümkün olan en son ana kadar
beklemek istemis. Ada neredeyse battigi zaman, Ask
yardim istemeye karar vermis. Zenginlik, çok büyük
bir teknenin içinde, geçmekteymis. Ask,
-Zenginlik, beni de yanina alir misin diye sormus. Zenginlik,
-Hayir, alamam. Teknemde çok fazla altin ve gümüs var,
senin için yer yok. demis. Ask, çok güzel bir yelkenlinin
içindeki Kibirden yardim istemis.
-Kibir, lütfen bana yardim et!
-Sana yardim edemem, Ask. Sirilsiklamsin ve yelkenlimi
mahvedebilirsin. diye cevap vermis Kibir. Üzüntü yakinlardaymis
ve Ask yardim istemis:
-Üzüntü, seninle geleyim.
-Of, Ask, o kadar üzgünüm ki, yalniz kalmaya ihtiyacim var.
-Mutluluk da Askin yanindan geçmis; ama o kadar mutluymus
ki Askin çagrisini duymamis. Ask, birden bir ses duymus.
-Gel Ask! Seni yanima alacagim... Bu Asktan daha yaslica
birisiymis. Ask o kadar sansli ve mutlu hissetmis ki, onu
yanina alanin kim oldugunu ögrenmeyi akil edememis. Yeni
bir kara parçasina vardiklarinda, Ask^a yardim eden yoluna
devam etmis. Ona ne kadar borçlu oldugunu farkeden Ask, Bilgiye
sormus:
-Bana yardim eden kimdi
-O, Zamandi diye cevap vermis Bilgi.
-Zaman mi? Neden bana yardim etti ki diye sormus Ask. Bilgi
gülümsemis:
-Çünkü sadece Zaman Ask^in ne kadar büyük oldugunu
anlayabilir...
O , yoksul bir taşçıydı. Her gün kayaları parçalıyordu. İşi
çok ağırdı ; ama çok az aylık alıyordu. Bu yüzden hayatından hiç
memnun değildi. " Ben başkalarından daha çok çalışıyorum !" diye
düşünüyordu. " Benim işim onlarınkinden ağır ve ben onlardan
daha az kazanıyorum. Zengin olmak istiyorum. Biraz dinlenirim ve
güzel elbiselerim olur " O anda gökten bir melek indi. Ona , "
Zengin olacaksın , güzel elbiselerin olacak " dedi. Taşçı hemen
zengin oluverdi. Artık onun da güzel elbiseleri vardı ve bir iş
yapmak zorunda da değildi. Günün birinde kral , onu sarayına
davet etti. O , sarayın güzelliğine hayran oldu. Kral ondan daha
zengindi. Bu yüzden üzüldü. " Ben de kral olmak istiyorum "
dedi. Gökten bir melek geldi ve onu kral yaptı. Şimdi bütün gün
hiç çalışmıyordu. Çok sıcak bir gündü. Güneş ışınlarını saçıyor
, yeryüzü yanıyor mu yanıyordu. Kral kızdı ; güneş ondan nasıl
güçlü olurdu ki ? Yaşamı yine sevmez olmuştu. " Güneş olmak
istiyorum ! " dedi. Melek onu bu kez de güneş yaptı. Şimdi güneş
, ışınlarını saçıyor ve dünyada her şey yanıyordu. Ama bir bulut
geldi , dünyayla onun arasına girdi. Işınları artık dünyaya
ulaşmıyordu. Güneş kızdı ; " Bu nedir böyle ? Ben buluta hiçbir
şey yapamıyorum. Derhal ondan daha kuvvetli olmak istiyorum "
deyince melek onu bu kez bulut yaptı. Az sonra bulut , yağmura
dönüştü. Yağmurlar toprağa , oradan nehirlere ulaştı. Nehirlerin
suları çoğaldıkça çoğaldı. Evleri , tarlaları seller bastı.
İnsanlar hayvanlar , tarlalar perişan oldu. Ama sular , kayalara
hiç bir şey yapamıyordu. Bulut öfkelendi. " Bu kadar çok su
nasıl olurda kayaları aşamaz .." Ama kayalar sulardan daha
güçlüydü. Bulut bağırdı : " Kaya olmak istiyorum." Melek hemen
geldi ve onu kaya yaptı. Artık güneşten ve buluttan daha
güçlüydü. Aradan çok zaman geçmedi. Elinde balyozla bir adam
çıkageldi ve ondan parçalar koparmaya başladı. " Aman ! bu da
nesi ? " dedi kaya. " Ben bu adamdan zayıfım. " Sonra birden
anladı kuvvetin kaynağının mutluluk olduğunu ve pişmanlıkla
haykırdı : " İnsan olmak istiyorum !" Melek onun bu dileğini de
yerine getirdi. Kaya insana dönüştü. Şimdi o adam yine
kayalardan taşlar koparıyor. İşi ağır ve aylığı az ; ama yaşamı
seviyor ve mutlu.
Küçük çocuk annesine geldi ve ona elindeki kagıdı
uzattı.Annesi ellerini önlügüne kuruladıktan sonra kagıdı
okumaya başladı :
Çimleri biçtiğim için. 5 dolar
Bu hafta odamı temizledigim icin. 1 dolar
Alışverişe gittigim icin. 50 sent
Kücük kardeşime baktgım için 25 sent
Çöpü attıgım için 1 dolar
Iyi bir karne getirdigim için 5 dolar
Bahçeyi temizledigim için 2 dolar
Toplam bor : 14 dolar 75 sent
Annesi umutla kendisini süzen ogluna baktı. Eline bir kalem
aldı, kagıdın arka yüzünü çevirdi ve şunlari yazdı :
Seni dokuz ay karnımda taşıdım : Bedava.
Hasta oldugunda başını bekledim, elimden geleni yaptım, senin
için dua ettim : Bedava.
Yillar boyu degişik nedenlerle senin içingözyaşi döktüm :
Bedava.
Senin için geceler boyu kaygı duyup, uykusuz kaldım : Bedava.
Oyuncaklarını topladım, yemegini hazırladım, giysilerini
yıkadım, ütüledim : Bedava.
Ve oğlum bunların hepsini topladıgın zaman gerçek sevginin
bedelinin olmadıgını görürsün : Bedavadır çünkü.
Küçük afacan, annesinin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu.
Annesine baktı ve "Annecigim, seni seviyorum." dedi. Sonra
annesinin
elinden kalemi aldı ve kagıda büyük harflerle şunlari yazdı :
"HEPSİ ODENMISTIR
Delikanlı,katı yürekli bir kızı sevmiş ve onunla evlenmek
istemişti.Ancak kız,korkunç bir şart ileri sürerek:
-Senin sevgini ölçmek istiyorum,dedi.Bunun için de köpeğime
yedirmek üzere bana annenin kalbini getireceksin.
Delikanlı,tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını
şaşırmış ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olup
annesini öldürmeye karar vermişti.Annesi,belki de durumu
farkettiği için oğluna fazla direnmedi.Ve çocuk,annesini
öldürerek kalbini bir mendile koydu.Delikanlı,kızın isteğini
yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken,ayağı bir
taşa takıldı.Kendisi bir tarafa,mendil içindeki kalp bir tarafa
fırladı.Canının acısından,ağzından ister istemez"Ah
anacığım!"sözleri döküldüğünde annesinin tozlara bulanan ve hala
soğumamış olan kalbinden bir ses yükseldi:
-Canım yavrum,bir yerin acıdı mı?
Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına
taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri
çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun
evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova
içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum
iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde
patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova
başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin
sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç
duyuyormuş.
İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya
seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek
istiyorum."
"Neden?..." diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun?..."
Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için
taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim
kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam
karşılığını alamıyorsun."
Sucu söyle demiş. "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki
çiçekleri fark etmeni istiyorum."
Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir
yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun
sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü
hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.
Sucu kovaya sormuş.
"Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın
tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?... Bunun sebebi
benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin
tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken
sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp
onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle
olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."
|