AFRİKA SANATI


Geleneksel Afrika sanatlarının başlıca özelliği estetik bir bütünlük içinde büyük bir üslup çeşetliliği göstermeleridir. Kongo'daki Makonde heykelciklerinde görülen korku verici gerçekçilik, bambara,dogon'dan maskelerindeki aşırı yalınlaştırma, Fang ve baule maskelerindeki üsluplaştırılmış duru güzellik, bakota heykelciklerinde ve Aşantiler'in 'bereket bebekleri'inde görülen soyutlama, Afrika sanatının değişik üsluptaki yapıtlarına örnek gösterilebilir. Uzmanlar, XIII.yy'dan buyana, büyük Afrika krallıklarında (Yoruba, Aşanti, Benin, Kongo, Dahomey) gelişmiş sanatlar arasında, yaklaşık ikiyüz üslup belirlemişlerdir.

Bununla birlikte, söz konusu üslup ayrılıklarının Afrika sanatının bütünlüğünü bozduğu söylenemez, çünkü tümünde ortakolan birçok özellik vardır: Tahtadan heykel yapımının yaygınlığı; doğrudan yontma tekniği; yalınlaştırma, hatta soyutlama eğilimi; insan ya da hayvan görünümlerini üsluplaştırarak verme; gerçekçi güzeliği araştırmaya yönelmeme, ama buna karşılık büyük bir anlatım gücü. Afrika sanatındaki yapıtların bu özellikleri, bütün üslupları kaynaştıran temel bir düşünce birliğini yansıtır. Söz konusu şaşırtıcı birlik, sanatçının girişimini ve sanat yapıının hazırlanmasını etkileyen büyücülük ve din etkiliklerinden kaynaklanır.

Afrikalı sanatçı, herşeyden önce büyü ve din törenlerinde kullanılacak eşyaları yapması istenen usta bir zanaatçıdır (bir çok toplulukta köyün demircisidir). Hiçbir zaman kendi duygu ve düşüncelerine göre yaratmaz; her zaman belli bir siparişe uyarak çalıştığı için de, yaptığı heykelleri geleneksel ölçütlere uydurma zorundadır. Sanatçının özel girişimi ayrıntılarla sınırlandığı için, değişik buluşlara rastlanmadığı gibi, genel olarak sanatların gelişmesini sağlayan yeni akımların ortaya çıkması da söz konusu değildir. Heykelcik, fetiş, maske, vazo, sandalye gibi nesneler, sanat yapıtı olmadan önce, kendi kültür bağlamlarında, simgesel ya da büyüyle ilgili anlamlar taşıyan, hatta yaşam gücü içeren eşyalar olarak kullanılır. Kesme, oyma, boyama, vb. tekniklerle oluşturulan her süs gerçekte söz konusu güçleri arttırmak amacıyla yapılmıştır. Nitekim Kamerun'da yaşayan Dualar, taburelerini ve kayıklarının önünü, kafes biçiminde oymalarla süslemişlerdir; Baule maskelerinin çevresindeki süslemeler tanrıların niteliklerini simgeler.

Bambaraların ve Senufoların süslemelerinde sık sık rastlanan kırık çizgi ve şeritler (bu süslemeler özellikle ünlü antilop heykellerinde kullanılır) Sudan simgeciliğinin değişmez özelliklerinden birini oluşturur ve suyu, ışığı, sesi yada yılanın kıvrılışını simgeler. Bambara maskelerine küçük deni kabukları işlenmesinin nedeni, insan soyunun üreyip çoğaldığını anımsatmak içindir. Sudan'da yaşayan Dogonların, Kongo'da yaşayan Bambelerin ve Babukaların heykelciklerinde göze çarpan ince işlemeler, bu yapıtların esttik değerlerini yükseltirler ama, gerçekte doğrudan doğruya simgesel amaçlarla yapılmışlardır.

Güney Afrika'da ve Doğu Afrika'da, Buşmenlerin (Sanların) yaptıkları sanılan Eskiçağ'dan kalma kaya resimleri bulunmuştur. Bunun dışında, Afrika'da sözü edilmeye değer bir kaya resimleri sanatı geleneğine, yalnızca Cezayir, Libya ve Çad'da rastlanır. Bunlar Büyük Sahra'da Tarihöncesi'nde yaşamış halkların yapıtlarıdır. İslam Etkisi, Batı afrika savanları boyunca ve Doğu Afrika'da sahil bölgelerinde görülür. Her iki bölgede yaşayanlar da, en az bin yıldır islam uygarlığıyla ilişkidedir.


MOBİLYA VE EŞYA SANATI

Gündelik yaşamdamda ya da törenlerde kullanılan aşağı yukarı bütün araç ve gereçler, koruyucu olduğu inanılan motiflerle süslüdür. soyut motiflerin, hayvan yada insanlarla ilgili küçük konuları yansıtan kabartmalarla karıştığı görülür. Makaralar, dokuma tarakları, çanaklar, pirinç kaşıkları, kadehler, iskemle ve koltuklar, oyma kayıklar süslerle kaplıdır. Sudan'da Dogonlar ve Bambaralar kertenkele, hilal, insan yüzü yada kaplumbağa biçiminde tahta kapı kilitleri yaparlar. Gerçek ahşap mimari ustaları olan Bamilekeler (Kamerun) klübelerinin direklerini ve kapı pervazlarını yüksek kabartmalarla süslerler. Afrika'nın her yerinde en çok süslenmiş eşya, taburedir; bunun nedeni, köy başkanının yönetimdeki üstünlüğünü gösteren bir simge olması ve atalara tapınmayla yakından ilişkisi bulunmasıdır: Tabure kiminse, o kişinin ölümünden sonra ruhunu barındıracağına inanılır. Aşantilerin, altınyapraklarla bezenmiş tabureleri en zarif örneklerdir. Ba-Dyokların (Angola) taburelerinde orta destek, uzun çengel tırnaklı, yassı başlı ve korkunç suratlı bir insan biçiminde yapılır. Bununla birlikte çoğunlukla, hayvanların insanlarla birlikte canlandırıldığı görülür. Fildişi işlemeciliği, maden işleme sanatları gibi, Gine körfezi çevresinde gelişmiştir. Fildişinden yapılmış çeşetli nesneler ve borazanlar doğalcı görüşe uygun motiflerle süslüdür. Benin kuyumcuları da fildişini büyük ölçüde kullanmışlardır. Demir, altın, tunç gibi madenlerin işlenmesi, gelişmesi yerel maden yataklarına bağlı olduğu için, pek yaygın değildir. tunç işleme sanatı özellikle eski Benin, Baule, Aşanti ve Yoruba krallıklarında gelişmiştir

Altın işleme sanatı özellikle Bauleler ve Aşantiler arasında yaygındır. Eritme, işleme ya da dövme teknikleriyle yapılan bilezik, kolye, maske, vb. eşyalar çoğunlukla soyut süslemelerle işlenmiştir. Daha az kullanılan ve dövülerek işlenen demir, bazı bölgelerde özgün bir sanatın doğmasına neden olmuştur. Sudan'da yaşayan Bambaralar ve Dogonlar, bir demir çubuğu döverek çeşitli insan görünümleri yaratmada son derece ustalaşmışlardır. Dahomey'de de büyük bir demir heykelciği sanatı gelişmiştir. Klasik anlamda resim, Afrika sanatında bulunmayan bir bir daldır; ama resim sanatına özgü bazı tekniklerden yararlanılmaktadır: Boyanmış eşyalar; Bamilekelerin rengarenk incilerle süslü duvar halıları: Dogonların kayalara çizdikleri resimler; Abomey sarayındaki tarihten ve mitoloiden görüntüleri canlandıran çiğ renkli motiflerle süslü kumaş panolar. Bütün bu süslemelerin, oyma kayıklarda, sepetlerde ve dokumalarda olduğu gibi, koruyucu bir işlevi vardır.


ÜSLUPLAR VE EĞİLİMLER

Her kültür topluluğunun üretimini birbirinden ayıran üslup değişiklikleri yeni yeni incelenmeğe başladığından, bu üslupların iyi bir tanımlaması henüz tam olarak yapılamamıştır. Bazı uzmanlara göre Afrika heykelciği başlıca iki eğilimde toplanabilir: Aşırı derecede simgeci ve yalınlaştırıcı kübist üslup; üsluplaştırılmış ama daha doğalcı olan gerçekçi üslup. Bazı etnologlar da, bu iki akım içinde, birir içbükey öbürü dış bükey iki üslup ayırt etmektedirler (içbükey üslup Sudan'da, dış bükey üslup Atlas okyanusu kıyısında ve kıtanın orta bölgelerinde ağır basar).Kübist üslubun ortaya çıkmasında, yontma sırasında kullanılan özel kesici aracın (savanalarda yaşayan tarımcıların aracı) etkisi büyüktür. Keser biçimindeki bu araç, ağacı çeşitli yanlardan işleyerek, heykellerin çok köşeli geometrik bir görünüm kazanmasını sağlar. Kenar çizgilerinin yumuşaklığı, insan yüzünde daha doğalcı bir görünüm kazandıran eğri çizgilerin varlığı, ayrıntıların daha belirgin bir biçimde ortaya konması gibi özelliklerle öbür üsluplardan ayrılan gerçekçi üslupsa, ormanlarda yaşayan toplulukların geliştirdiği bir türdür. Üslupların çeşitli bölgelere dağılımı ile ırkların dağılımları arasında bazı benzerlikler belirlenmeye çalışılmışsa da, kesin bir şey ortaya konamamıştır. Tersine, aynı kültürü paylaşan komşu halkların sanatları arasında bile büyük uyumsuzluklar görülmektedir. İki ana eğimi oluşturan kübist ve gerçekçi üslupların, Afrika'nın bir ucundun öbür ucuna hemen her yerde düzensiz biçimde görülmesinin de henüz nedeni ortaya konulmamıştır.


GENEL ÖZELLİKLER

Geleneksel Afrika sanatında en az üç temel tema sürekli olarak yinelenmiştir.

(1) Çalılık ile köy arasındaki ayrım

(2) Cinsler arasındaki sorunlu ilişkiler

(3) İstenen sonuçlara varabilmek amacıyla, hem doğal, hem de doğa üstü çeşitli güçleri denetimi altına alabilmek için verilen savaşım.

Çalılık kö karşıtlığı, Afrika'da yaygındır; ama dile getiriliş biçimleri yöreden yöreye değişir. Altında yatan düşünce, dünyanın birbirini tamamlayan iki ayrı bölgeden oluştuğudur: Biri yabanıl, kargaşa içinde, denetim altına alınamayan bir bölge  (ya da doğa); Öbürü düzenli, denetim altına alınmış, ölçülü, hereyin öngörülebileceği bir bölge (ya da uygarlık); yani köyün insan dünyası. Nijerya'da İbolar, bu karşıtlığı maskeler ve başlıklar aracılığıyla dile getirirler; erkek,eylemi,yani çalılık yaratıklarının en güçlüsünü simgeler; kadın,incelik ve uygarlığı dile getirmek için zarif bir saç tuvaletiyle canlandırılır.

Kongo'da yaşayan Yakolarda ve öbür topluluklarda kullanılan yetişkinliğe geçiş töreni maskeleri, kaba çalılık gereçlerinden, nispeten soyut hatlarla yapılır; törenin sonunda (yani erkek çocukların simgesel olarak doğadan gelip uygarlığa katıldıkları zaman) takılan maskeler se tahtadan yapılmışlardır; daha doğaldırlar insansı zayıflıklarla alay etmek için kullanılırlar. Mali'de yaşayan Doganlar, iki bölge karşıtlığını, sarmal biçimler (doğa) ile  dikdörtgenler (uygarlık) arasındaki çelişkiye yansıtırlar.

Cinsler arasındaki ilişkileri çevreleyen sorunları ve konuları ele almak için, çeşitli Afrika toplulukları sanatı bir tedavi aracı olarak kullanırlar. Sözgelimi, Fildişi Kıyısın'da Bauleler, insanın ruh sevgisini temsil ettiği varsayılan figürler oyarlar; çünkü bu varıkların, kıskançlığa kapılırlarsa  erkekler ile eşleri arasında sonu gelmez sorunlara yol açacağına inanırlar.

Afrikalıllar, etkili doğal ya da doğa üstü güçler karşısında edilgin kalmazlar, hatta geleneksel Afrika toplumunda sanatın birincil işlevi, insanların yaşamlarını etkileyen güçleri ustalıkla idare etmek olmuştur. Bu güçler eski Batı toplumlarında inanılmış olduğu gibi, olağanüstü güçlere, uygun yöntem kullanılırsa biçim verilebilir, etkiye ve yönlendirmeye açık güçler gözüyle bakılır. Bu yüzden , Nijerya'nın güney batı kesiminde yaşayan  Yorubalar, cadıları hoşnut etmek ve saygılarını belirtmek için, "Gelede" adı verilen, özenli maskeli törenler yaparlar.

Bkz. Boşiman Sanatı

Hosted by www.Geocities.ws

1