OSMANLI MİMARLIĞI

Anadolu Dışında Türk Mimarlığı Selçuk Üslubu
Anadolu'da Osmanlı Öncesi Türk Mimarlığı Samarra Üslubu
Osmanlı Mimarlığı Klasik Üslup
Osmanlı Mimarlığı ve Mimar Sinan Bursa Üslubu
Göktürler Uygurlar Gazneliler Samanoğulları Karahanlılar
Tolunoğulları Zengiler Eyubiler Beylikler Dön. Artukoğulları
İlhanlı Beyliği Eretnalılar Hamidoğulları Saruhanlılar Menteşoğulları
Harzemşahlar Eşrefoğulları Selçuklular Bayezit Dön. Orhan Gazi Dön.
Danişmentoğuları Aydınoğulları  Fatih Dönemi Kanuni Dönemi Yavuz Dön.

Osmanlılarda ilk mimarlık yapıtları, 1333'te ele geçirilen İznik'te yapılmıştır. Osmanlıların bu ilk dönemi, "Bursa Dönemi" adını alır. Bu dönemin ilk yapıtı, tek kubbeli Hacı Özbek Camisi'dir (1333). Kesme taş ve tuğladan duvar örgüsü ve üç bölümlü son cemaat yeriyle Selçuklu mescitlerinin devamıdır. İznik Yeşil Camisi (1378-1392) tek kubbeli cami tipinin bir başka örneğidir. Üç bölümlü son cemaat yerinin ortasında, yüksek kasnaklı, dilimli bir kubbe bulunur. Son cemaat yeriyle kubbeli ana uzamın arasında tonozlu ve sağır kubbeli (aslında kubbe olmayan ama kubbe görünümlü bir çatı) bir ara bölümle, cami uzamı uzatılmıştır. Bu plan şeması daha sonra başka camilerde de kullanılmıştır. Ana kubbe prizmatik üçgenler üstüne oturmaktadır. Kapının mukarnasları ve çinili minare, Selçuk etkisindedir. Bursa'daki Orhan Camisi'nde (1339) arka arkaya iki kubbe ve yanlarda daha küçük birer kubbeyle uzama ters T biçimi verilmiştir; bu Bursa dönemi camilerinin ana planıdır. Aynı plan İznik'te, Nilüfer Hatun İmareti'nde kullanılmıştır (1388). Bursa Çekirge'de bulunan Hüdavendigar Camisi (1366-85) iki katlıdır. Üst katı medrese olarak kullanılmaktaydı. Son cemaat yeri, beş bölümlü ve değişik kemer sistemli cephe mimarisinde  bir yeniliktir. Alt katta ortada bir kubbe, buna bitişik üç eyvanıyla Selçuklu özelliği taşır. Bursa Ulu camisi (1395-1399), on iki payenin taşıdığı yirmi kubbesi ve kalın duvarlarıyla değişik bir yapıdadır. Ortadaki kubbenin üstü açık bırakılmış, altına bir şadırvan konmuştur. Ters T tipi camilerin gelişmesi Bursa'daki Yıldırım Camisi'nde (1390-95) görülmektedir. Kesme taştan yapılan cami, bir külliyenin parçasıdır. Arka Arkaya iki kubbenin yanlarında kubbeli eyvanlar bulunmaktadır. Beş bölümlü son cemaat yerinde  Bursa kemeri kullanılmıştır. Caminin bir benzeri, Mimar Hacı İvaz'ın yaptığı Bursa'daki Yeşil Cami'dir (1419-24). İki kubbenin yanlarındaki kubbeli eyvanlar, köşelerde tonozlu odalarla aynı yükseklikte yapılmıştır. Giriş bölümü iki katlıdır: Altta saray mahfilleri, üstte hünkar mahfili bulunur girişin iki yanında iki balkon vardır. Kalın duvarlara pencereler açılmıştır. Kapı, yüksek ve gösterişlidir. Kesme taş ve tuğladan klasik üslupta yapılan Yeşil Medrese, bir avlu çevresinde kubbeli revaklar ve kubbeli bir ana dershaneden Oluşur. Merdivenle çıkılan yüksek bir kotta yapılan türbenin dış yüzü çinilerle kaplıdır. Köşeli oluşu, eski Türk kümbetlerini anımsatır.

Bursa'dan sonra merkez olan Edirne'de yapılan ilk cami, Eski cami'dir (1403-14). Dokuz kubbeli oluşuyla Bursa Ulucamisi'ne benzer. Beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Ters T planının Edirne'deki örneği, son derece güzel çini süslemeleriyle ünlü olan Muradiye Camisi'nde (1436) görülür. Tire'de bulunan Yeşil İmaret (1446) plan olarak  yenilik göstermektedir: Burada ana kubbenin arkasına, mihrap önüne bir yarım kubbe yerleşmiştir (bu, daha sonra Osmanlı mimarlığında çok kullanılan bir öğe olacaktır).

İlk dönem Osmanlı mimarlığının en gelişmiş yapısı, Edirne'deki Üç Şerefeli Cami'dir (1437-47). Payelere ve sütunlara oturan mihrapönü kubbesi, yanlarda ikişer kubbe ile desteklenir. Arada kalan boşluklara  küçük kubbeler yerleştirilmiştir. Son cemaat yerinin önünde, şadırvanlı ve revaklı avlu bulunur. İlk kez dört minareli olarak yapılan caminin bir minaresi de üç şerefelidir, portal yüksek ve gösterişlidir.

İlk Osmanlı darüşşifası sayılan Bursa'daki Bayezit Darüşşifası (1400) bir avlu çevresinde tonozlu odalar ve kubbeli büyük dershaneden oluşur (bu plan o dönemin medrese planıydı). Osmanlıların ilk dönemlerinde görülen konik çatılı kümbetler, Bursa döneminden sonra yerini kubbeli türbelere bırakmıştır.

Osmanlılara ait ilk sarayın Bursa'da ve Edirne'de kurulduğu bilinmektedir. Günümüze yalnız Edirne'de Cihannüma Kasrı'ndan birkaç duvar kalıntısı gelebilmiştir.

Orhan Gazi dönemine ait ilk hamamlar, İznik ve Yarhisar'da bulunur (XVI. yy.) Bursa'daki Demirtaş hamamı, Bayezit dönemine ait tek kubbeli ilk hamamdır. Eski bir Bizans kaplıcasının yerine yapılan Çekirge'deki Eski Kaplıca, sütunlu, kubbeli bir hamamdır.

Fatih Sultan Mehmet döneminde, çok sayıda yapılan camiler, Bursa üslubunu sürdürür.

İstanbul'daki Mahmut Paşa Camisi (1462), Murat Paşa Camisi (1471), Afyon Gedik Paşa Camisi (1472), bu üsluptaki camilerdir. İlk kez Fatih külliyesinde değişik üsluplar görülmektedir. Külliye, cami, medreseler, darüşşifa, türbe, hamam ve kervansaray topluluğundan oluşur. Caminin kubbesinin çok büyük oluşu, bir yeniliktir. Edirne'de Mimar Hayrettin'in yapıtı olan Sultan Bayezit II külliyesi (1484-88), ikinci büyük külliyedir. Cami, medrese, hastane, imaret, hamam ve erzak depolarından oluşur. Caminin ana kubbesinin yan kısımlarına dokuzar kubbeli bölümler (tabhaneler) yapılmıştır. Bunların camiye açıklığı yoktur. Bu bölümlerin yanlarında birer minare bulunur. Mimar Hayrettin'nin öteki önemli yapıtı, İstanbul'daki Bayezit külliyesidir (1501-05). Caminin orta kubbesinin ön ve arkasında iki yarım kubbenin yapılışı, yeniliktir. Önündeki revaklı ve şadırvanlı avlu, iki katlı ve pencerelidir. Klasik bir üslup göstermektedir. Külliyede ayrıca, şifahane, medrese, imaret, çeşme ve depo bulunmaktadır.

İstanbul'da Fatih döneminde birkaç köşkün birleştirilmesiyle oluşan Topkapı Sarayı, çeşitli eklemelerle günümüzdeki biçimini almıştır. Çinili köşk (1472), iki katlı bir saraydır, kubbeli bir orta salona açılan dört eyvanı ve köşelerde odaları bulunur. Mimari açıdan Selçuk üslubuna bağlı köşk, çinilerle kaplıdır. 200 odası, salonları, hamamlarıyla ayrı bir bölüm olan harem, XV. ve XVI.yy'lardan kalmadır. Murat III dairesi ve Hünkar Hamamı Mimar Sinan'ın yapıtıdır.  Sinan'ın eklediği bir başka bölüm, harem dışındaki mutfaklardır. Kubbealtı, Kanuni Sultan Süleyman dönemine aittir. Fatih dönemine ait hazine köşkü, önündeki "hayat" kısmıyla sarayın en güzel yerlerindendir. Revan (1635) ve Bağdat (1639) köşkleri, Mecidiye Kasrı (1839-61) öteki köşklerdir.

Yavuz Sultan Selim döneminde mimarlığa pek önem verilmemiştir. Bu dönemde yapılan birkaç yapıtın en önemlisi, Diyarbakır'da bulunan Fatih Paşa Camisi'dir (1516-20). İlk olarak ana kubbenin çevresinde yarım kubbe kullanılmıştır.

KLASİK DÖNEM OSMANLI MİMARLIĞI VE MİMAR SİNAN

Kanuni Sultan Süleyman dönemi Türk mimarlığı "klasik dönem" adını alır. Bu dönemde, aşağı yukarı bütün yapıtlar, Mimar Sinan'ın elinden çıkmıştır. Sinan'ın ilk yapıtı sayılan Halep'teki Hüsreviye Camisi (1536-37) tek kubbeli bir yapıdır. İstanbul'daki ilk yapıtıysa Haseki Külliyesi'dir (1539). Bu külliyede cami yapıdan ayrılmıştır; medrese, sıbyan mektebi, çeşme, imaret ve darüşşifadan oluşur. Şehzade camisi (1543-48) ise ilk büyük yapıtıdır. Payeye oturan 19 m çapındaki kubbenin çevresinde dört yarım kubbe bulunur. köşelere dört küçük kubbe yerleşmiştir. Önde şadırvanlı avlu, yanda iki minare vardır. Osmanlılarda ilk merkezi planın uygulandığı camidir. Mimar Sinan'ın baş yapıtı sayılan Süleymaniye Camisi, (1550-57) binalı külliyenin bir parçasıdır. Şadırvanlı ve revaklı avlunun bulunduğu caminin ana uzamı, iki yarım kubbenin desteklediği bir büyük kubbeye dayanır. 53 m yüksekliğindeki kubbe, İstanbul'daki en yüksek  Türk kubbesidir. Kubbe dört payeye oturur. Yarım kubbeler, ikişer çeyrek kubbe (eksedra) ile genişletilmiş; yan neftler beşer kubbeyle örtülmüştür. Pencerelerin renkli cam süslemeleri özgündür. Dört köşede dört minare bulunmaktadır. Külliyede Kanuni Sultan Süleyman'ın sekizgen planlı türbesiyle  Mimar Sinan'ın kendisi için yaptığı yalın görünümlü türbe yer alır. İstanbul Beşiktaş'taki Sinan paşa Camisi (1555), Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camisi (1557), Azapkapı'daki Sokullu Camisi (1572) gibi camilerin yapımında, Mimar Sinan, değişik planlar denemiştir. İlk kez Sokullu Medresesi'nde taş kemer kullanmıştır. İstanbul Eminönü'nde bulunan Rüstem Paşa Camisi (1561), avlusuz olarak, merdivenle çıkılan yüksek bir alt yapının üstünde inşaa edilmiştir. Altı payeli kemere oturan kubbenin, dört köşesine çeyrek kubbeler yerleştirilmiş, yanlardaki tonozlu bölümlerle uzam büyütülmüştür. İçinde her yer çini kaplıdır. Edirne'deki Selimiye Camisi (1569-75), Sultan Selim II'nin buyruğuyla yapılmıştır. 43 m yüksekliğinde, yaklaşık 31 m çapındaki kubbe, en büyük kubbe olarak kabul edilir. Tek kubbeli olarak düşünülen caminin kubbesi, arkada payanda kemerlerinin desteklediği sekiz payeye oturur. Dört köşesinde dört minaresi vardır. Caminin içi, kalem işleri ve çinilerle süslüdür. Hünkar mahfilinin de bulunduğu caminin önünde, revaklı ve şadırvanlı avlu, bu avlunun çevresindeyse bir dış avlu yer alır. Dış avlunun içinde öteki külliye binaları vardır. İstanbul, Kasımpaşa'da Kaptanıderya Piyale Paşa için yapılan Piyale Paşa Camisi (1573) eski ulu camilerin planını andıran  yapısıyla dikkat çeker. Tek minareli caminin çevresini iki katlı revaklar çevrelemektedir.

Mimar Sinan, Manisa'daki Muradiye Camisi'nin (1583-85) planını çizmiş, ama camiyi Mimar Mehmet Ağa yapmıştır. Bu camide, bir ana kubbeyi üç yarım kubbeye çevirir; önde son cemaat yeri vardır.

Mimar Sinan'ın ilk yaptığı türbe, Şehzade Mehmet Türbesi'dir; sekizgen gövdesi yivli bir kubbeyle örtülüdür. Beşiktaş'ta Barbaros Hayreddin Paşa için yaptığı türbe (1541), sekizgen, kubbeli ve önünde revak bulunan yalın bir yapıdır.

Mimar Sinan camilerin dışında, İstanbul'da elliyi aşkın mescit yapmıştır. Eyüp'teki Davut ağa mescidi bunlara örnektir.

Mimar Sinan'ın Topkapı Sarayı'nda yaptığı Murat III Köşkü (1578) iki katlıdır. Alt kat yazlık, üst kat kışlıktır; altta havuz, üstte sofa ve oda bulunur. Köşk pandantifli kubbeyle örtülüdür. İstanbul Zeyrek'te bulunan Çinili Hamam (1546), kadınlar ve erkeklere ait iki bölümden oluşur. Planlı, kubbeli camekanlık, geçiş kısmı olan soğukluk ve haç biçimindeki sıcaklık ile, klasik Türk hamam tipinin örneğidir. Sultan Ahmet'teki Ayasofya Hamamı (1556), gene iki bölümlüdür. Kubbeli camekanlık, üç kubbeli soğukluk, yıldız biçimindeki sıcaklıktan oluşmaktadır. Mimar Sinan'ın yapıtları arasında su kemerleri önemli bir yer tutar. En önemlisi, İstanbul'da Kırk çeşme suyu için yaptığı Mağlova Kemeri'dir. Yaptığı köprüler arasında  en bilinenleri İstanbul'da Büyükçekmece  Köprüsü (1567-68), Yugoslavya'daki Drina Köprüsü'dür (1577). Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü olarak da bilinen bu köprü, kesme taştan on bir gözlüdür.

Mimar Sinan'ın birçok kervansaray yaptığı bilinmektedir. Büyük Çekmece'de Sultan Süleyman Han (1566-67), Lüleburgaz'da Sokullu Mehmet Paşa Kervansarayı (1569), Edirne'de Rüstem Paşa Kervansarayı (XVI. yy.) en önemli  kervansaraylar arasındadır: Osmanlılarda bağımsız çeşme ve sebil yapımına da önem verilmiştir. Mimar Davut Ağa'nın yapıtı olan Çarşıkapı Koca Sinan Paşa Sebili (1594) klasik üsluptaki çeşmelerin ilk örneklerindendir. Kanuni dönemine ait Bursa'daki Yeni Kaplıca, plan bakımından daha gelişmiştir: Bundan sonra büyük Osmanlı hamamları külliyelere bağlı olarak yapılmaya başlanmıştır.

Mimar Sinan'ın ölümünden sonra (1588) klasik anlayışı sürdüren mimarlar arasında XVII. ve XVIII. yy'larda  Ayas, Şecca, Acem Ali, Küçük Sinan, Davut Ağa, Ahmet Ağa, Kemalettin, Yusuf, Mehmet Ağa, Süleyman Ağa, Mustafa Ağa, Muslihittin, Hüseyin Çavuş, Hacı Hasan, İbrahim gibi mimarlar sayılabilir.

XVII.yy'da yapılan önemli mimari yapılardan Sultanahmet Camisi ve Külliyesi (1609-16) mimarbaşı Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılmıştır. 43 m yüksekliğinde ve 24 m çapındaki ana kubbe, dört yarım kubbeyle desteklenir ve dört mermer payeye oturur. İç uzam aydınlıktır; önünde otuz kubbeli revaklı avlu yeralır. İçindeki yüzlerce çeşit çini ve kalem işleriyle cami, mavi bir görünümdedir; bu nedenle ikinci bir ismi de "Mavi Cami" diye adlandırılır. Altı minaresi vardır.

Klasik üslubun son büyük camisi, İstanbul Eminönü'deki Yenicami'dir (1597-1663). Mimar Davut Ağa'nın yapımına başladığı caminin kubbesi, yandaki küçük kubbelerden daha yüksektir. Kubbeyi taşıyan dört paye caminin dışından da belli olmaktadır. Avlu sütunlar üstündeki kubbeli revaklarla çevrilidir. Sekizgen şadırvanın üstü kubbelidir. Cephesi klasik Osmanlı üslubunda yapılmış olan caminin içinde, XVII. yy'ın güzel çini örnekleri bulunmaktadır. Üçer şerefeli iki minaresi vardır. Bu camiye ait külliye, darülkurra, sıbyan mektebi, türbe, çarşı, sebil, çeşme, hamam ve hünkar kasrını içerir. Hünkar kasrı, klasik Osmanlı köşk mimarlığının en güzel örneklerindendir.

Üsküdar'da bulunan Yeni Valide Camisi (1708-10), klasik üslubun son örneklerindendir. Çevresinde külliyeye ait binalar bulunmaktadır. XVIII. yy'da Türk mimarlığı, Batı etkisinde kalmıştır. İstanbul dışında Doğubeyazıt'taki İshak Paşa Sarayı (1724), cami, medrese, hamam, harem dairesi, divan, zindan, fırın ve depolarıyla çok büyük bir saraydır. Sarayın mimari üslubu Selçuklu etkisindedir. Sultan Ahmet III Sebili (1728), cephe süslemeleri ve saçaklı örtüsüyle sebiller içinde en güzeli ve en tanınmış olanıdır.

Bkz. Osmanlı Öncesi Türk Mimarlığı - Türk Sanatını Etkileyen Üsluplar ve XX. Yüzyıl Türk Mimarlığı

Önceki ] Ana Sayfa ] Bölüm Başı ] Sonraki ]

Hosted by www.Geocities.ws

1